TEDE-PORT

Girişimcinin El Kitabı

Girişimcinin El Kitabı

Yatırım Çekiciliği

Girişimcilik, sonu gelmeyen bir fırsat arayışıdır. Fırsatlar, çoğu zaman yaşanılan bir sıkıntıdan, ihtiyaçtan ya da bir sorundan ortaya çıkar. Girişimci bu sorunla karşılaştığında yılgınlık gösterip moral bozan kişi değil soruna meydan okuyan ve bu sorunu sadece kendisi için değil tüm insanlık için çözmeyi hedefleyen bir kahraman gibi yola çıkar. Ayrıca kişisel merak, tutku, dilek, ideale ulaşma arzusu veya trendleri takip etme gibi yöntemler de fırsatları keşfetmeyi ve kovalamayı sağlar. Aslında girişimciliğin en heyecanlı kısmı da burasıdır. Fırsatı ve çekiciliğini keşfeden kişi daha işin başında büyük bir heyecanla işe başlar. Ancak işlerin içine girdikçe her şeyin göründüğü kadar kolay olmadığını anlar ve birçok varsayımının yanlış olduğunu ve değiştirmesi gerektiğini fark eder. Bu zaman dilimi, 1. Bölüm sayfa 21'de belirtildiği gibi ölüm vadisi olarak da ifade edilir.

Bunları fark edemeyen veya fark etse de çözemeyen girişimciler ise ölüm vadisinden çıkamadan girişimine veya girişimciliğe veda eder. Bu oran %50’nin çok üzerindedir. Dolayısıyla ancak az sayıda girişim ölüm vadisini geçebilir. Bazı girişimler ölüm vadisine hiç uğramadan bazıları ise hızlıca bir bakıp çıkarak buradan kurtulabilirler. Bunun en önemli yolu hiç şüphesiz girişim yolculuğunda nelerle karşılaşacağını bilip buna göre hazırlık yapmaktır. Bu yolda girişimcinin en önemli yardımcısı hızlı öğrenme becerisi olacaktır. Hızlı öğrenmek, ancak hızlı denemeler yapmak ile mümkün olabilir. Girişimci, altı ay sonra, bir sene sonra, iki sene sonra yaşaması muhtemel senaryoları henüz bugünden gerçekmiş gibi yaşamalı ve girmeyi planladığı iş ortamını kontrollü bir deney alanı olarak görmeli ve buna göre araştırmasını gerçekleştirmelidir. Bu araştırmaların bir kısmı masabaşında yapılabilirken bir kısmı binanın dışında gerçek hayatın içinde olmayı gerektirmektedir.

2.1. Hedef Pazar büyüklüğü ve çekiciliği

Muhtemelen girişimcilerin en çok zorlandığı alanların başında hedef kitlenin ve pazarın tarif edilmesi gelmektedir. “Ben bu girişimle herkesi hedefliyorum.” tarzı yaklaşımlar pazarlamadan ve stratejik yönetimden oldukça uzak ifadelerdir. Bunun yerine hedef pazarı üç ayrı kitle halinde düşünmek faydalı bir başlangıç olacaktır. Bunlar şekilde gösterildiği gibi Toplam Mevcut Pazar (TMP), Erişilebilir Mevcut Pazar (EMP) ve İlk Hedef Pazar (İHP) olarak ifade edilebilir (Şekil 3.1). Toplam mevcut pazar, hedeflenen kitlenin olabilecek en büyük evrenini ifade eder. Buna göre İstanbul’daki otellere yönelik hizmet geliştirmek isteyen bir girişimcinin evreni (toplam mevcut pazarı) İstanbul’daki otel sayısı kadar olacaktır. Ya da kadınlara yönelik çanta ve ayakkabı üreten bir firmanın toplam mevcut pazarı bu tip ürünlere erişim gücü olan toplam kadın sayısı kadar olacaktır. Öte yandan, gerçekliğe baktığımızda her şey yolunda gitse ve sonsuz kaynak kullanımı olsa bile toplam mevcut pazarın tamamına ulaşmak imkansızdır. Girişimcinin kendi çabaları ile ulaşabileceği kitlenin bir limiti vardır. Bu durum aynı pazarda rekabet eden firmaların hiçbirinin (tekel olanlar dışında) pazarın tümüne hakim olmadığı ve ancak pazarın belli bir kısmına erişebildiği gerçeği ile ilişkilidir. Erişilebilir mevcut pazar, firmanın kaynakları ile erişebileceği hedef kitlenin adıdır. İstanbul İl Kültür Turizm Müdürlüğü’nün verilerine göre 2017 yılı itibariyle İstanbul’da işletme belgeli 535 adet konaklama tesisi bulunmaktadır. Ancak girişimci, ürününü yalnızca dört yıldız üstü otellerin ve butik tesislerin kullanacağını düşünmekte ise bu rakam 247’ye düşmektedir. Bununla beraber ne olursa olsun tüm oteller bu hizmeti satın almayacaktır. Çünkü bir kısmı uluslararası zincirler olduğu için satın almayı yurtdışından yapacak, kimisi yeni bir çözüm ile ilgilenmeyecek, kimisinin yönetim problemleri bulunacak vb. sebepler ortaya çıkacaktır. İyimser bir varsayımla bu otellerin ancak yarısı hizmeti almaya uygun olacaktır. Bu durumda verilen örnek için Erişilebilir Mevcut Pazar yaklaşık 120 otelden oluşacaktır. Bu rakam şirketin önündeki birkaç yılda müşteri olması muhtemel kesimi ifade eder. Geriye çok önemli bir soru kalmaktadır. İlk müşteri kim olacaktır? Başlangıç için asıl hedef pazar bu ilk müşteri grubudur.

Türkiye’de girişimcilik denince akla gelen ilk örneklerden birisi hiç şüphesiz Türkiye’nin en başarılı İnternet girişimi olma ünvanını elinde tutan ve 2014 yılında 589 milyon dolara Almanya merkezli Delivery Hero tarafından satın alınan "Yemeksepeti"dir. Yemeksepeti’ni henüz İnternetin başlangıç yılları olan 2001’de kuran Nevzat Aydın ve Melih Ödemiş eve yemek siparişi vermenin daha kolay bir yolu olması gerektiğine inanıyorlardı. Telefonla sipariş veren kişiler menüyü telefondan sormak durumunda kalıyor, siparişte yanlış anlaşılmalar oluyor, bu sırada restoranlarda bir kişi telefonla sipariş aldığı için restorandaki işlere bakamıyordu. Bu işi daha verimli hale getirmek ve fark yaratmak için telefonla sipariş işini web üzerine taşıyan Yemeksepeti ortaya çıktı. Yemeksepeti, bugün yalnızca Türkiye’nin her şehrinde değil yurtdışı operasyonları ile beraber günlük olarak iki yüz binden fazla yemek siparişine aracılık eden bir şirket haline geldi. Yemeksepeti ile kullanıcılar, binlerce restorana erişebiliyor, fiyatları görüntüleyebiliyor, restoranlar hakkında yorum yapabiliyor, bu sayede fikir alabiliyor ve üstelik tüm bunları yaparken ekstra bir ücret ödemeden eve yemek siparişi verebiliyor. Tüm bunların karşılığında Yemeksepeti, restoranlardan belli bir komisyon talep ediyor. Peki, 2001 yılına geri gitsek ve Yemeksepeti fikrini ilk defa hayata geçirmeye niyetlenen Nevzat ve Melih’in yerinde olsak hedef kitleyi nasıl tanımlardık? Bu vakayı sınıfta tartıştığımda gelen cevaplar İnternet erişimi olan, 18-35 yaş aralığında, öğrenci ve beyaz yakalı bir kitleyi ifade ediyor. Peki bu tanımlama hedef kitle tanımlarından hangisine karşılık geliyor? Yemeksepeti’nin ilk müşterilere ulaşmasında ve pazar büyüklüğünü anlamasında bu tarif nasıl yardımcı olabilir?

Yemeksepeti’nin ilk olarak İstanbul’da Boğaziçi Üniversitesi çevresinde ortaya çıktığını düşünürsek ilk müşterilerin ve ilk anlaşmalı restoranların da bu bölgede olması gerektiğini söyleyebiliriz. Peki hedef kitle hakkında başka neler söyleyebiliriz? Yemek pişirmeyi zahmet olarak gören, zamandan tasarruf etmek isteyen, farklı lezzetleri tatmak isteyen fakat bunun için restorana gitmek yerine evde yemek isteyen kişiler olması muhtemel. Hatta büyük bir ihtimalle hedef kitle zaten halihazırda eve yemek siparişi veren kişiler olmalı. İnternette böyle bir hizmet olmadığına göre bu kişiler telefonla sipariş veriyor olmalılar. Ayrıca, restoranlarda da bu işe hızlı başlamak için halihazırda teslimat yapan ve kurye hizmeti veren restoranlarla anlaşmak hızlı bir başlangıç sağlayabilir. Bir de aslında uygun bir çözüm olsa İnternetten yemek siparişi verecek ancak henüz kendilerini ikna eden bir çözüm olmadığı için eve yemek siparişi vermeyen ve doğru hizmeti bekleyen bir kitlenin varlığını da varsaymak mümkün. Bu durumda Yemeksepeti için pazar tanımlarını Şekil 3.2’teki gibi özetleyebiliriz.

Bu şekilde bir ayrımla, birkaç soruya aynı anda cevap vermek mümkündür. Toplam mevcut pazar, ideal durumda erişilebilecek en büyük hedef kitleyi vermesi bakımından önemlidir. Özellikle yatırımcılar, bir işin gidebileceği en ileri noktayı görmek için pazar büyüklüğünü hesaplarken bu veriye bakarlar. Ancak, işi hayata geçirmek açısından toplam mevcut pazarı tarif etmek başlangıç safhası için çok fazla bir şey söylememektedir. Yemeksepeti örneğinde 2001 yılında İnternet kullanım oranının %5 olduğunu ve İstanbul nüfusunun 12 milyon olduğunu düşünerek toplam mevcut pazarın 600 bin kişi olduğunu söyleyebiliriz. Bu analiz tek başına yanıltıcı olabilir ancak iş en uç noktaya gittiğinde pazarın cazip görünüp görünmemesi için bir referans olacaktır. Öte yandan geçmiş trendler ve İnternet kullanımı ile ilgili gelecek projeksiyonları da analize dahil edilmelidir. Bugüne geldiğimizde Türkiye’de İnternet erişimi yaklaşık olarak %70’lere ulaşmış ve Yemeksepeti’nin hizmet bölgesi tüm Türkiye’ye genişlemiştir. Bu durumda toplam mevcut pazar 80 milyonluk bir Türkiye nüfusu için 56 milyon kişi demektir. Yemeksepeti, pazarlama, satış ve promosyon faaliyetleri ile bu pazarın ancak belli bir kesimine ulaşabilir. Bu kesim erişilebilir mevcut pazar olarak tarif edilmelidir. Bunun için yapılacak pazar araştırmaları bu yüzdenin ne kadar olduğu hakkında bir bilgi verebilir. Bu rakamın %15 olduğunu varsayarsak Yemeksepeti’nin şu anda yaklaşık 8 milyon kullanıcısı olduğu çıkarımında bulunabiliriz. (Yemeksepeti’nin 2016 yılında yayınladığı istatistiklerde bu rakam yaklaşık 6 milyon olarak verilmiştir.) Başlangıçta ise erişilebilir pazar henüz yoktur ve hedef pazar ilk müşteri olması muhtemel olan kesimdir. Dolayısıyla bu rakamın başlangıç zamanında binlerle ifade edilen bir sayı olması muhtemeldir.

Kişi sayısı dışında pazarın çekiciliğini anlamak için pazarın cirosal büyüklüğüne de bakmak gerekir. Bunun için Yemeksepeti örneğinde günlük ortalama sipariş adedi, ortalama sepet büyüklüğü ve ortalama komisyon oranı gibi rakamları çalışmak gerekir. Yemeksepeti’nin 2016 yılında paylaştığı rakamlara göre şirket ilk kez üçüncü yılında günlük 1000 siparişe ulaşmıştır. Şu anda ise bu rakamın günlük iki yüz binin üzerinde olduğu ifade edilmektedir.

2.2. İlk müşteriler ve çoğunluk müşteriler

İlk gün itibariyle yeni bir iş fikrinin müşteri sayısı sıfırdır. Dolayısıyla girişimcinin asıl mücadelesi sıfırı bir yapmak üzere olacaktır. Bunun için gereken teknikler iş büyüdüğünde gereken strateji ve taktiklerden çok farklıdır. Bunlardan bir tanesi de ilk müşteriler ile sonradan müşteri olacak çoğunluk arasındaki farktır. Bunun için pazarlama ve girişimcilik literatürlerinde Yeniliklerin Benimsenmesi Teorisi oldukça faydalı bir bakış sağlamaktadır (Rogers, 2003; Moore, 2014). Bu teoriye göre yenilikler, bir anda çoğunluk tarafından kabul edilmez ve hedef kitle aşamalı bir şekilde bu yeniliğin alıcısı olur. Şekil 3.3’te gösterilen bu grafiğe göre özellikle yeni bir pazarda, yeni bir teknoloji ile faaliyet göstermek isteyen bir şirketin ilk müşterileri yenilikçiler ve erken benimseyenler olacaktır. Öte yandan çoğunluk kitle olarak müşteri olması muhtemel grup, sunduğunuz yenilik belli bir seviyeye gelip ispatlanana kadar ürününüzü kullanmayacaktır. Bu grafiği anlayan ve özümseyen bir girişimci ürününü pazara sunma konusunda oldukça önde olacaktır. Bu bakış sayesinde girişimciler ilk müşterinin, çoğunluk müşteriden farklı olduğunu kavrayacak ve başlangıç aşamasında tüm eforunu yenilikçi müşterilere vererek müşteri olma ihtimali çok düşük olan çoğunluk grubundan uzak duracaktır.

 width=

Bu grafikte dikkat edilmesi gereken önemli iki yer vardır. Birincisi yenilikçiler ve erken benimseyenler arasındaki küçük uçurum, diğeri ise erken benimseyenler ile erken çoğunluk arasındaki büyük uçurumdur. Buraların uçurum olarak tarif edilmesinin sebebi bu kitlelerin birbirinden farklı beklentilere, isteklere ve ihtiyaçlara sahip olmasıdır. Bu sebeple işin en başında sunulan ürün ve hizmeti kullanan kesim ile ilerleyen zamanda bu ürünü kullanacak kesim arasında ciddi bir fark olacaktır. İşin büyümesi için çoğunluğa erişmek gerekir ancak çoğunluğa erişmek işi başarıya ulaştıran çözümü daha güvenilir hale getirmek üzere geliştirmek ve ürünleştirmek anlamına gelir. Pragmatistler olarak ifade edilen erken çoğunluk sürü psikolojisi ile hareket eder ve kendisine benzer yapıların veya örnek aldığı kişilerin ürününüzü kullanmış olmasını ve referans görmeyi ister. Yeni ürünleri denemek için risk almaktan kaçınan kurumsal yapılar böyledir. Büyük firmalarla ilk günden ortaklık yapmanın ya da kurumsal firmalara ilk günden ürün satmanın oldukça zor olmasının sebebi budur. Dolayısıyla girişimci ilk günkü hedef kitlesini yenilikçi grup üzerine kurgulamalı ve bu grup sayesinde bir başarı hikayesi elde etmelidir. Sonra da zamanı geldiğinde önce küçük uçurumu atlayıp erken benimseyen kitlenin sürünün önünde gitmesini sağlamalı ve yine burada edindiği başarı hikayesi ile erken çoğunluğun sürüyü takip etmesine yönelik güven vermelidir. Burada anlatılan sürecin anlaşılması, özellikle yeni pazarlara hitap eden teknoloji şirketleri ve mevcut pazarları geliştiren şirketler için oldukça önemlidir.

2.3. İhtiyaç, istek ve talepleri anlamak

Değer üretmenin temelini oluşturan bu kavramlar, iş fikrinizin de ne kadar kabul göreceğine dair yol gösterir. İyi bir iş fikri, insanların temel bir ihtiyacını yenilikçi şekilde karşılayarak rekabette sizi daha güçlü bir konuma getirir veya pazarı yeniden tanımlayarak mevcut pazarda rekabeti anlamsız hale getirir. Mesela Pegasus havayollarının ucuz havayolu taşımacılığı değer önerisi ile pazara girmesi buna örnektir. Pegasus, Türk Hava Yolları ile rekabet etmek yerine otobüs firmaları ile benzer seviyede olan fiyatları ile halihazırda karayolu ile giden birçok yolcuyu havayolu ile seyahat etmeye ikna etmiştir. Bunu yaparken insanların ulaşım ihtiyacına yenilikçi bir şekilde karşılık vermiştir.

Genel bir kanı olarak pazarlamanın ihtiyaç yarattığına dair bir iddia vardır. Aslında, pazarlama var olan ihtiyaçlara cevap verir veya bazen hiç ihtiyacımız olmayan ürünler ve hizmetler için istek yaratır. Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde bahsettiği güvenlik, barınma, yeme, içme, ulaşım, ait olma, kendini ifade etme gibi temel ihtiyaçlar sabittir (Şekil 3.4). Bunların dışında içinde yaşadığımız toplumların sosyolojik yapıları gereği oluşan veya sahip olduğumuz şeylerin de bize sahip olmasıyla karşılamamız gereken birçok ihtiyaç mevcuttur. Dolayısıyla pazarlamanın eleştirilmesi gereken kısmı, ihtiyaç yaratması değil kişinin hiç ihtiyacı olmadığı halde istek yaratmasıdır. Talep ise mevcut bir pazarda bir ürün veya hizmetin tercih edilmesi ve satın alım gücünün olmasıdır. Kişi bir ürünü istiyor ancak satın alım gücü yetersiz kalıyorsa o zaman bu bir talep değil istek olur. İsteğin talep olması için hedef kitlenin müşteri olmak için yeterli alım gücünün olması gerekir. Pazarı olan işler, talebi olan işlerdir. Hiç talebin ve isteğin olmadığı işler ise ya pazarı olmayan işlerdir ya da kimsenin farkında olmadığı gizli bir ihtiyacı karşılayan yenilikçi bir ürünün pazara girmesini bekleyen işlerdir. Böyle bir durumda yeni ürünün veya hizmetin pazarda isteğe ve talebe dönüşmesi konusunda bir belirsizlik vardır. Yenilikçilik tam da bu belirsizliği hedefleyen ve bu gizli ihtiyaçlara cevap verme iddiasında olan işleri içerir.

 width=

Yeni ürün geliştirirken ihtiyaç tiplerini anlamak ve çözmek istediğiniz problemin ne olduğunu doğru şekilde tarif edebilmek oldukça önemlidir. Şekil 3.5’de ihtiyaçlar dört tipte tarif edilmiştir. Yatay eksen, ihtiyacın karşılanma derecesini, dikey eksen ise ihtiyacın karşılanmasından kaynaklanan memnuniyet derecesini göstermektedir.

 width=

Buna göre sabit ihtiyaçlar için ihtiyaç karşılandığı sürece ihtiyacın nasıl karşılandığının bir önemi yoktur. Kişinin susadığı zaman su içmesi gibi bir ihtiyaç tipinde kişi kıtlık psikolojisindedir. Yalnızca ürünü veya hizmeti elde etmek ister. Henry Ford, araba üretimine başladığında tek yaptığı iş üretimi talebe yetiştirmek olmuştur ve bununla ilgili şu sözü söylemiştir: “Herkes dilediği renkte araba tercih edebilir, arabanın rengi siyah olduğu sürece herkes arabasına kavuşacaktır.” O dönemde arabanın renginden ziyade müşteriler bir araba sahibi olmakla ilgileniyorlardı. Günümüzde Tesla’nın üretim kapasitesini artırmaya çalışan Elon Musk da elektrikli arabalar için aynı şeyi yapmaya çalışıyor. Yeni ürettiği "Tesla Model 3"ü diğer elektrikli arabaların yarısından az bir bir fiyata sunma iddiasında olan Tesla, bunun için bir milyona yakın kişiden ön sipariş almayı başarmıştır. Dolayısıyla bu ihtiyaç tipinde arz, talepten daha azdır ve öncelikli olan şey üretimdir. Bahsedilen örneklerde özellikle yenilikçi gruptaki insanlar bu tür ihtiyaç için sıraya girmişlerdir.

İkinci ihtiyaç tipi doğrusal ihtiyaçlardır. Doğrusal ihtiyaçların karşılanması pazardaki rekabete dayalıdır. Kim daha ucuz, daha hızlı ve daha iyi bir ürün üretir veya hizmet sunarsa, onun tercih edilme ihtimali daha fazla olacak ve müşteri memnuniyeti artacaktır. Bu ihtiyaç tipi için yarışmak rekabetçi olmayı ve savaşmayı gerektirir. Mevcut pazardaki ürünlerin birçoğu doğrusal ihtiyaçlar için yarışmaktadır. Aynı bölgedeki iki restoranın müşteri kapma savaşı, alışveriş merkezindeki mağazaların birbirleri ile olan mücadelesi, aynı pazarda faaliyet gösteren firmaların pazar payı kapma yarışı, vb. bu duruma örnektir. Günümüzde bu alanda rekabet oldukça ileri boyutlardadır ve giderek daha da zorlaşmaktadır.

Üçüncü tip ihtiyaç karşılanması zorunlu olan faktörleri ifade eder ve aynı zamanda hijyen faktörü olarak da ifade edilir. Zorunlu ihtiyaçlar, endüstri standardı haline gelmiş ve karşılanması ekstra memnuniyet yaratmayan ancak eksikliği büyük memnuniyetsizlik doğuran faktörlerdir. Mesela bir alışveriş merkezinden, bir okuldan veya hastaneden temiz olmasını bir havayolu şirketinden de güvenli olmasını bekleriz. Ancak okul temiz olduğu için ya da havayolu şirketi güvenli olduğu için ekstra bir memnuniyet duymayız. Öte yandan okulu temiz, havayolunu güvenli bulmadığımız durumlarda, aşırı memnuniyetsiz oluruz. Dolayısıyla bu tip ihtiyaçları karşılamak bir zorunluluktur. Ancak karşılanması da firmaya ekstra bir kazanç sağlamaz.

Yenilikçi fikirler geliştirmek isteyen girişimcileri en çok ilgilendiren ihtiyaç tipi ise gizli ihtiyaçlardır. Bu tip ihtiyaçları bulmak, ortaya çıkarmak ve keşfetmek zordur. Ancak ortaya çıkardıktan sonra rekabeti anlamsız hale getirmek mümkündür. Gizli ihtiyaçları karşılayan bir hizmet veya ürün olmadığı sürece kimse bundan memnuniyetsiz değildir. Ancak kimsenin farkında olmadığı, gizli bir ihtiyacı keşfeden ve bunu karşılamaya yönelik iş geliştiren girişimlerin müşteri memnuniyet oranı çok yüksektir. Modern toplumun refah seviyesinin artması bu tip gizli ihtiyaçların açığa çıkması ile beraber bunu karşılayan hizmet verenlerin olması ile olmuştur. Pegasus örneğinde olduğu gibi daha önce karayolu ile giden kesim, havayolu ile daha sık ve daha uzun mesafelere seyahat edebilir hale gelmiştir ya da Yemeksepeti örneğinde olduğu gibi daha önce eve siparişi zahmetli bulan bir kesim, kolaylıkla restoranlar hakkında bilgi sahibi olup evine yemek siparişi vermekte ve zamandan tasarruf sağlamaktadır. Ancak bir şeyin gizliliği kalktığında ve bununla ilgili farkındalık oluştuğunda başkaları da daha önce gizli olan bu ihtiyacı karşılamaya giriştiğinden bir süre sonra rekabetin doğası gereği gizli ihtiyaçlar açığa çıkmıştır. Dolayısıyla bu ihtiyaçlar önce talep edilen doğrusal ihtiyaçlar haline sonra da olması zorunlu veya sabit ihtiyaç haline gelmektedir. Bugün şakayla karışık olarak Maslow ihtiyaçlar hiyerarşisinin en altına temel ihtiyaç olarak eklenen Wi-Fi, tam da bu durumu yansıtmaktadır.

2.4. Trendler

Hedef kitlenin alışkanlıkları, ihtiyaçları, istekleri ve talepleri arasındaki farkları anlayan ve ürününü geliştirirken bunları dikkate alan bir girişimci aynı zamanda trendleri de takip edecek ve iş planını buna göre geliştirecektir. Yemeksepeti kurucularının İnternet kullanımının yaygınlaşacağına olan inançları ve bunu veriyle desteklemeleri senelerce iş fikirlerinin arkasında durmalarını sağladı. Bunun için diğer ülkelerdeki veya benzer pazarlardaki trendleri incelemek faydalı olacaktır. Girişimcinin, girmek istediği pazarda kıyaslanabilir diğer ülkelerde ne gibi gelişmeler olduğunu ve bunun yansımalarının nasıl olacağını öngörmesi ve buna göre varsayımlarda bulunması gerekir. Ayrıca spesifik ve konunun uzmanı kişilerin araştırma ile bulabileceği alanlar dışında günümüzde bazı megatrendler mevcuttur. Megatrend tabiri tüm dünyayı etkileyen ve toplumsal değişikliklere neden olacak bazı gelişmeleri ifade eder. Mesela tüm dünyada bir süredir doğal yaşamı destekleyen, sağlıklı, organik, sürdürülebilir, çevreci ve toplumsal ürünler gündemdedir. Dolayısıyla bu alanlarda çözüm üreten iş modellerinin önü açık olacaktır. Sağlıksız beslenme ile özdeşleşen hızlı yemek kültürü de bundan etkilenmekte ve kendini dönüştürmek için sağlıklı ürünleri menülerine dahil etmektedir. Paylaşım ekonomisi ve kiralama kültürü de günümüzdeki bir diğer megatrenddir. Önceden sahip olmanın tek yolu satın almak idi. Ancak günümüzde paylaşım ekonomisi yolu ile sahip olmadığınız halde deneyimi yaşamak ve bunu bir süreliğine kiralamak mümkün. Aynı zamanda atıl kapasite kullanımı olarak da ifade edilebilecek bu yaklaşım ile evlerdeki boş odalar, kullanılmayan arabalar, atıl durumdaki eşyalar, kullanılmış kitaplar, vb. bir çok eşya ve deneyim bir başka kişinin oldukça işine yarayabiliyor. Bu aracılığı sağlayan girişimler ise sadece değer yaratmakla kalmıyor, kendileri de bu sayede stok veya varlık riski olmadan büyük değer elde edebiliyorlar.

Bununla beraber trendleri, moda veya heves ile de karıştırmamak gerekir. Bazı ürünler bir anda çok hızlı bir talebe sahip olup bir anda da bu talebi kaybedebilirler. Bunun için yatırım yapan bir girişimci bu ürünün geçici heves olduğunun farkına varmazsa boşuna bir yatırım yapmış olabilir. Ahizeli telefon kulaklıkları buna bir örnek olarak verilebilir (Şekil 3.6). Bir süre boyunca herkes bu ürüne talep gösterdi ancak kısa bir süre sonra insanlar başka heveslere yöneldiler. Böyle yatırımların boşuna olmasından rahatsız olan girişimciler, sürekli heves ürünlerini bulup kısa süreli pazarlama ve yenilerini getirmek üzere bir iş modeli de kurgulayabilir. Türkiye’de "Buldumbuldum" isimli firma tam olarak bunu yapmaktadır. Moda ürünler ise belirsiz döngülere sahiptir. Belli zamanlarda çok popüler olan ürünler, uzun zaman boyunca kimsenin yüzüne bakmayacağı ürünlere dönüşebilir. Bu tip ürünlerde neyin ne zaman moda olacağını bilmek gerekir. Trendler ise ne hevese benzer ne de modaya. Trendler, moda ve heves ürünlere göre talebin hangi hızla ne tarafa doğru ilerleyeceğini öngörmeyi daha fazla mümkün kılar. Bu sayede girişimci ileriye dönük plan yapabilir. Şekil 3.7 heves, moda ve trend ürünlerin talebinin zamana göre nasıl değiştiğini göstermektedir.

 width=

2.5. Teknoloji

Teknoloji özellikle son on yılda müthiş bir hızla ilerliyor. Önceden teknolojik gelişmeler bizi şaşırtırken şimdi her gün o kadar inanılmaz gelişmelere şahit oluyoruz ki teknolojinin geldiği noktayı hayal dahi edemiyoruz. Bu gelişimin arkasında 1964 yılında İntel firmasını kuran Gordon Moore’un ortaya attığı bir teori var. Buna göre mikroçipler her iki yılda bir içindeki transistör sayısını ikiye katlayacaktı. Günümüzde artık mikroçipler nano boyutlarda bir milyardan fazla transistör barındırmakta ve bir sonraki aşama için kuantum seviyesinde çalışan mikroçipler hayatımıza girmek üzeredir. Bunun bize yansıması ise teknolojinin "iki artı iki artı iki …" şeklinde üst üste ekleyerek doğrusal ilerlemesi değil, "iki üzeri iki üzeri iki…" şeklinde katlamalı olarak gelişmesidir.

Moore Kanunu, gelişimi katlamalı olarak tarif eder. Ancak, insan zihni, doğrusal ilerlemeyi anlamaya daha meyillidir. Bunu anlamak için doğrusal ilerleme ile katlamalı ilerlemeyi kıyaslamakta fayda vardır. Doğrusal ilerleme, bugünün şartları ile ileriyi anlamaya çalıştığımızda bugünün varsayımlarıyla ileride kişinin olacağını düşündüğü yerdir. Katlamalı ilerleme ise aynı anda birçok faktörün bir araya gelmesi ve birbirlerini tetiklemeleri sonucu oluşan sinerji ve etkileşim ile ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla geleceğe dönük beklenti ve analizler bugünün varsayımlarından çok farklı bir noktaya gelebilir. İki beklenti arasındaki bu farka "katlamalı gelişim sürpriz faktörü" adı verilir (Şekil 3.8). Ancak bu gelişimin hangi vadede ve ne şekilde geleceği belirsizdir. Örnek olarak kuantum bilgisayarlar ve Blockchain teknolojisi bu tip bir katlamalı gelişimin beklendiği alanlardan bazılarıdır. Bugünden bakıldığında bu teknolojilerin nasıl bir kullanıma sahip olacağını ve ne zaman, nasıl bir hızla mevcut sistemleri değiştireceğini öngörmek çok zordur. Öte yandan o gün geldiğinde değişim bir anda çok hızlı gerçekleşip şu anda temel kabul ettiğimiz birçok varsayımı kökünden değiştirebilir. Bu durumda ancak yeni düzene hazırlık yapanlar ayakta kalabilir. Tarih, bu tip devrimsel ve yıkıcı yeniliklerin ani dönüştürücü etkisi ile doludur. Bunu söylemişken şunu da hatırlatmak gerekir. İyi bir girişimci bugün ile yakın geleceği birbirine bağlayan sorunları çözer ancak gelecek vizyonunu sürekli geliştirerek muhtemel yenilikleri ve teknolojileri adapte etmeye hazır olur. Yoksa sürekli gelecekte yaşayan bir kişi için gelecek hiçbir zaman gelmeyecek ve fırsatlar hiçbir zaman değerlendirilemeyecektir.

 width=