TEDE-PORT

Girişimcinin El Kitabı

Girişimcinin El Kitabı

Ekonomik Koşullar ve Girişim Süreçleri

Girişimin gerçekleştiği ekonomik ortam en başta pazara sunulacak ürün ve hizmetlere olan talebi etkileyecektir. Talep, herhangi bir girişimin satış yaparak gelir elde edebilmesi ve ayakta kalabilmesi için en önemli unsurdur. Bir ülkenin ekonomisinde oluşan koşullar aynı zamanda o ülkedeki girişimlerin ve firmaların kaynak maliyetleri üzerinde de çok önemli etkilerde bulunur. Ekonomideki gelişmelere bağlı olarak mamül, yarı mamül, hammadde, makine, enerji, iş gücü ve finansman maliyetleri başta olmak üzere girişimin bütün süreçleri ile yürütülebilmesi için gerekli olan kaynakların maliyetleri önemli değişimler göstererek, kimi zaman iflasa kadar giden sonuçlar ortaya çıkarabilir. Son olarak, ekonomik koşullardaki değişimler, girişimler için aynı zamanda kaynakların erişilebilirliği ve rahat kullanımı açısından da belirleyici olabilir. Maliyetlerine katlanmak mümkün olsa dahi mevcut ekonomik sistem içinde arzı yeterli olmadığı için ulaşılamaz ve kullanılamaz hale gelen kimi kritik kaynaklar girişimin başarısını ciddi boyutta etkileyebilir. Zaman zaman enerji arzında sıkıntılar ortaya çıktığı için kısıntılara gidilebilmektedir; aynı şekilde, pek çok sektörde eğitimli, nitelikli ve kalifiye iş gücü bulma konusunda var olan sıkıntılar sıklıkla dile getirilmektedir.

Girişimciler, ekonomik koşulları yakından takip ederek bunlarda kısa, orta ve uzun vadede ortaya çıkabilecek değişiklikleri doğru analiz etmek, sonrasında kendi iş süreçleri ile ilgili olarak talep, maliyetler ve kaynaklara erişim açısından olası etkileri belirleyip önlemlerini almak durumundadır. Ekonomik koşulların analiz edilebilmesi, anlaşılması ve farklı ekonomilerin karşılaştırılabilmesi için geliştirilmiş çok sayıda ekonomik gösterge bulunmaktadır. Bunlardan en önemlileri büyüme hızı, faiz oranları, döviz kurları, işsizlik oranları, enflasyon oranları gibi göstergelerdir. Bu temel göstergeler ötesinde mevcut ekonomik koşulları daha iyi anlamak ve analiz etmek için kullanılabilecek pek çok teknik gösterge de bulunmaktadır. Faklı sektörler için değerlendirilebilecek kapasite kullanım oranları, il bazında temel iş gücü göstergeleri, istihdam hesaplamaları, farklı toplumsal gruplar için ücret ve kazanç hesapları, dış ticaret endeksleri, devlet bütçesi kalemleri ve bütçe dengesi bilgileri, gelir dağılımı hesapları ve tüketici güven endeksi gibi pek çok farklı gösterge kullanılarak genel ekonomik durum ve bunun belirli bir sektörde ya da bölgede yansımalarını analiz etmek mümkün olacaktır. Bu bölümde yalnızca çok temel nitelikte ekonomik göstergelere odaklanılarak girişimlere olası etkileri tartışılacaktır. Söz konusu temel göstergeler ve diğerleri ile ilgili verilere Türkiye İstatistik Kurumu’nun İnternet sitesinden (www.tuik.gov.tr) ulaşmak mümkündür.

1.1. Büyüme Hızı

Ekonomik büyüme, reel milli gelirin, daha net ifadeyle ekonomideki toplam üretimin uzun dönemli artışı anlamına gelmektedir (Gayrisafi Yurt İçi Hâsıla Büyüme Hızı). Ekonomik büyüme, üretim faktörlerinin miktarlarında meydana gelen bir artışla, verimliliklerinde meydana gelen bir iyileşmeyle ya da bu iki sürecin birlikte işlemesiyle gerçekleşebilir. Büyüyen ve büyüme beklentileri olumlu olan ekonomilerde doğal olarak yatırım ve girişim ortamı da elverişli olacaktır.

Büyüyen bir ekonomi tüketim imkânlarının artması, yatırım olanaklarının genişlemesi ve iyimser bakış açısının yerleşmesi anlamına gelir. Nüfus artış hızından daha yüksek oranda büyüyen bir ekonomi de kişi başına düşen gelirin artması, yani zenginleşme demektir. Girişimciler bu nedenlerle gerçekleşen ve beklenen ekonomik büyüme rakamlarını yakından takip etmeli ve mümkün olduğunca büyüme dönemlerinde ve en hızlı büyüyen sektörlere yatırım yapmaya gayret etmelidir.

Ancak, unutulmaması gereken bir diğer nokta da, sayı olarak az da olsa bazı sektörlerde ve pazarlarda talep artışı ve iş hacmi genişlemesinin ekonominin büyüme performansı ile ters yönde olabileceğidir. Bu tür girişim ortamlarına en bilinen örnek Yüksek Öğretim pazarıdır. Özellikle yüksek lisans programlarına olan talep, genellikle ekonomik büyüme performansının çok düşük olduğu dönemlerde, hatta kriz dönemlerinde anlamlı bir şekilde artmakta, ekonomi yeniden büyümeye başladığında ise ciddi derecede azalabilmektedir. Kriz dönemlerinde iş gücü pazarı da ciddi derecede küçüldüğü için pek çok kişi iş aramak yerine eğitimini geliştirerek kriz sonrasında daha iyi imkânlarla iş bulmayı hedeflemektedir. Girişimciler için önemli nokta, ekonomideki büyüme performansının ve beklentilerin kendi sektörlerinde ve girişimlerinde yaratacağı etkiyi doğru değerlendirerek yatırımlarını bu doğrultuda gerçekleştirmek olacaktır.

1.2. Faiz Oranları

Faiz oranları bir ekonomide yatırım için elzem olan özsermaye dışında kalan fonların maliyetini belirlediği için girişimciler açısından son derece büyük öneme sahip bir ekonomik göstergedir. Çoğu girişimci gerek iş kurma aşamasında gerekse işin büyütülmesi ve sürdürülmesi için gerekli parasal kaynaklara ulaşmakta zorluk çeker. KOSGEB, TÜBİTAK ve çeşitli bakanlıkların sağladığı desteklerden faydalanmak da her zaman için mümkün olmayabilir. Bu gibi durumlarda girişimciler ya yeni ortaklar bularak ya da kredi kullanarak ihtiyaç duydukları kaynaklara ulaşmak isteyecektir. Kredi kullanılması durumunda, faiz oranları kredi maliyetlerini oluşturacağı için işletmenin sürdürülebilir bir şekilde idamesinde en önemli belirleyicilerden biri olacaktır.

Faiz oranlarının çok yüksek olduğu bir ekonomide yatırımların maliyeti de ciddi oranda artacak ve yatırımlar kısıtlanacaktır. Aynı şekilde, faiz oranlarının çok yüksek olduğu bir ekonomide tüketiciler de ihtiyaç duydukları tüketici kredilerine makul maliyetlerle ulaşmakta zorluk çekeceklerdir. Sonuçta yalnız yatırımlar değil ekonomideki tüketici talebi de olumsuz etkilenecektir. Örneğin, faiz oranları çok arttığında konut sektöründeki tüketici talebi ciddi derecede azalmakta, bu durum da gerek inşaat sektörüne girdi sağlayan diğer sektörleri gerekse konut alanların yaptığı ek harcamalarla beslenen ikincil sektörleri önemli oranda etkileyebilmektedir.

1.3. Döviz Kurları

Döviz kurları Türk Lirasının (TL) diğer ülke paraları nezdinde değişim değerlerini ifade eder. Kurun yüksek olması TL’nin değişim değerinin düşük olduğu, kurun düşük olması ya da azalması ise TL’nin söz konusu yabancı para birimi nezdinde değişim değerinin yüksek olduğu veya artması anlamına gelmektedir. Girişimci işletmeler döviz kurlarını yakından takip etmez ve gelecek değerlerini güvenilir bir şekilde tahmin edemezse kurdaki radikal değişimlerle çok güç durumda kalabilirler.

Döviz kurları girişimci işletmeleri en az üç farklı süreçle etkileyebilmektedir. İlk olarak enerji, mamül, yarı mamül, hammadde, makine, hizmet ve iş gücü girdileri açısından yabancı para cinsinden oluşan maliyetler önemli bir faktör olarak göz önüne alınmak durumundadır. Yabancı para cinsinden girdi maliyetleri oransal olarak yüksek olan iş girişimleri döviz kurlarının artmasıyla ciddi şekilde olumsuz etkilenebilir. Bu nitelikte olan ve döviz kurları beklenmedik şekilde yükseldiği için iflas ilan etmek zorunda kalan girişimci şirketlerin sayısı maalesef çok fazladır. Benzer bir durum, borçlanmasını döviz üzerinden gerçekleştiren işletmeler için söz konusu olmaktadır. Öte yandan, döviz kurlarının düşük seyrettiği dönemlerde bu nitelikteki girişimlerin daha avantajlı bir konumda olacaklarını da belirtmek gerekir. Döviz kurlarının girişimci işletmeler açısından ikinci önemli etkisi talep tarafında ortaya çıkmaktadır. Satışlarını yabancı para cinsinden gerçekleştiren, yurt dışı pazarlarda faaliyet gösteren ya da turizm sektöründe olduğu gibi gelirleri yabancı para cinsinden oluşan müşterilere hitap eden işletmeler, doğal olarak döviz kurları artınca daha kârlı ve daha rekabetçi konuma geleceklerdir. Bu nitelikteki işletmeler kurların yüksek seyretmesini düşük seyretme durumundan daha fazla tercih edeceklerdir.

Döviz kurlarının girişimci işletmeler nezdinde üçüncü önemli etki süreci ise kurlar çok hızlı, dengesiz ve tahmin edilemeyecek şekilde dalgalandığı zaman ortaya çıkmaktadır. Bu gibi durumlarda yukarıda tanımlanan her iki türdeki işletme de gerek maliyetlerini gerekse ürünlerine olan talebi ve fiyatlarını belirlemekte zorluk çekecektir. Kurlar çok hızlı dalgalandığı için önünü göremeyen, elindeki ürünleri hangi fiyattan satması gerektiğini kestiremeyen, garantici olmak adına çok yüksek fiyatlar isteyen ya da bir süre için iş yapmaya ara veren firmaların gözlemlendiği durumlar sıklıkla ortaya çıkabilmektedir. Sonuç olarak, döviz kurlarında oluşan değişimler, direkt ve dolaylı etkileriyle girişim süreçlerini beklenmedik zorluklar, darboğazlar ve belirsizliklerle karşı karşıya bırakabilecek önemli bir ekonomik faktör olarak mutlaka göz önüne alınmalıdır.

1.4. İş gücü Arzı ve İşsizlik Oranları

Girişim süreçlerinin büyük çoğunluğu iş gücü istihdamına gerek duyar. Pek çok girişimci ne yazık ki bu konuda çok iyimser beklentilerle girişimi başlatmakta ve sonrasında önemli sorunlarla karşılaşmaktadır. İşsizlik oranları oldukça yüksek görünse dahi arzu edilen nitelikte elemanların bulunmasında ciddi zorluklar yaşanabilmektedir. Eğitimli, tecrübeli, kalifiye iş gücü arzı açısından özellikle bölgesel bazda önemli farklılıklar bulunmakta ve kimi bölgelerde bu nitelikteki elemanları istihdam etmek mümkün olamamaktadır. Girişimcilerin bu konuda ön çalışmalarını dikkatle gerçekleştirmeleri ve girişim süreci ile ilgili geri döndürülemez yatırımlarını gerçekleştirmeden önce ihtiyaç duyacakları iş gücü konusunda sıkıntı yaşamayacakları konusunda emin olmaları doğru bir yaklaşım olacaktır. Aksi takdirde, ihtiyaç duyulan kalifiye iş gücü yerine vasıfsız iş gücü kullanılarak girişim süreci yürütülmeye çalışılmakta ve çok ciddi kalite sorunları ortaya çıkmaktadır. Kimi zaman da maliyet kaygıları ön plana çıkmakta ve girişimciler kalifiye iş gücüne yüksek ücretler ödemek yerine vasıfsız elemanlara yönelmeyi tercih edebilmektedir. Bölge bazında sektör kırılımları da göz önüne alınarak temel iş gücü göstergelerinin incelenmesi, daha sonra da girişimin gerçekleşeceği alanda ve pazarda detaylı iş gücü araştırma ve istihdamı çalışmalarının yapılması bu anlamda çok önemlidir. Kalifiye iş gücü eksikliği nedeniyle iş süreçlerini arzu edilen kalite seviyesinde yürütemeyen ve rekabet ortamında başarısızlığa uğrayan yeni iş girişimlerinin sayısı ne yazık ki çok fazladır.