Girişimcinin El Kitabı
Girişimcilikte Başarısızlık Faktörleri
Her girişim büyük umutlarla, birçok kişinin emeği ve sermayesi ile kurulmaktadır. Dolayısıyla kurulan bir girişimin başarısız olması, iflas etmesi arzulanan bir durum değildir. Ancak her gün yüzlerce yeni işletme açılırken birçoğu da kapanmak durumunda kalmaktadır. Aşağıdaki grafikte yıllık bazda kurulan ve değişik nedenler ile kapanan işletme sayıları görülmektedir .²
Grafikte görülen sekiz yıllık toplam rakamlar dikkate alındığında Türkiye’de toplam 899.733 adet işletme kurulmuş, buna karşılık 632.616 işletme kapanmıştır. Diğer bir ifadeyle sekiz yıllık ortalamaya göre, her yıl açılan işletme toplamının % 70’i kapanmaktadır.
İşletme açılış kapanış oranlarına işletme türlerine göre bakıldığında durumun küçük işletmeler aleyhine olduğu ortaya çıkmaktadır. Buna göre yine sekiz yıllık ortalama değerler dikkate alındığında,
şirket (AŞ, Ltd, Kollektif vb) ve kooperatif türündeki işletmelerde kapanma oranı %56 olurken, küçük işletmelerin tercih ettiği gerçek kişi işletmelerinde kapanış oranı % 85 düzeyindedir.3 Dolayısıyla küçük işletmelerde başarısızlık büyük işletmelere göre daha fazladır. Farklı tipteki işletmelerde iflasların bu düzeylerde gerçekleşmesi nedeniyle girişimcilerin daha kuruluş aşamasında bu başarısızlığın nedenlerini iyi incelemesi ve anlaması, aynı hataları tekrarlamamaları açısından yararlı olacaktır. Nitekim küçük işletmeler konusunda önemli araştırmacılardan Oktay Alpugan, işletmelerin başarısızlık nedenlerinin yıllardan beri hiç değişmediğini, girişimcilerin bu hatalardan ve geçmişteki örneklerden ders almadıklarını ve başarısızlık nedenlerini de bilmediklerini ifade etmektedir (Alpugan, 1998). Bu nedenle girişimcilerin hem geçmişteki hatalardan ders almaları hem de hedefe giden yolda ne gibi potansiyel engel ve tehditlerin olabileceği konusunda bilinçli olmaları gerekmektedir.
Girişimcilikte başarısızlık faktörlerini incelemeden önce başarısızlığın ne olduğunun netleştirilmesi gerekir. Çünkü başarısızlık pek çok yönden tanımlanabilir bir kavramdır. Buradaki yaklaşıma göre ise başarısızlık, kurulan işletmenin giderlerinin gelirlerinden çok olması veya gelir ve gider arasındaki farkın standartların altında olması durumunu ifade etmektedir. Özellikle yeni girişimlerin başarısızlık nedenlerine ilişkin çok farklı sınıflamalar yapılabilir. Aşağıda en önemli başarısızlık nedenleri kısaca açıklanmıştır.
6.1. Kuruluş Öncesi Yeterli Araştırmanın Yapılmaması
Girişimcilikte en önemli kurallardan biri, özellikle kuruluş kararı vermeden önce yeterli düzeyde araştırmanın yapılması ardından da iş modeli ve iş planlarının oluşturularak potansiyel risklerin, ihtiyaçların tespit edilmesidir. Bu yolla girişimci adayı, henüz yatırıma girişmeden müşteri doğrulamasını gerçekleştirecektir. Bu nedenle girişimcilik uzmanları sıklıkla iş planı yaparken mutlaka dışarı çıkılmasını, diğer bir ifade ile potansiyel müşterilerin analiz edilmesini, kilit kişiler ile ilişkilerin geliştirilmesini önermektedir. Bunların dışında kurulması düşünülen işin nasıl bir iş modeline sahip olacağı, nasıl bir planla hareket edileceği, gerekli sermayenin nereden bulunacağı gibi konuların kuruluş öncesi ele alınması özellikle kuruluş aşamasındaki potansiyel riskleri azaltacaktır.
6.2. Ölçüsüz Büyüme
Girişimlerin kuruluş ve büyüme dönemlerinde büyüme hızı önemli bir stratejik karar noktasını oluşturmaktadır. Özellikle nakit sıkışıklığının fazla olduğu kuruluş ve büyüme dönemlerinde işletmenin yapması gereken yatırım miktarını iyi hesaplaması ve büyümenin bir plan dâhilinde gerçekleştirilmesidir. Ölçüsüz büyüme sonucunda sadece küçük işletmeler değil, büyük işletmeler de iflasla yüz yüze kalabilmektedir. Bu nedenle özellikle girişimin başlangıç aşamalarında, yalın girişimcilik döngüsüne uygun plan yapmak ve ölçümleme yapmadan yeni yatırımlara girişmemek (yeni bir dağıtım kanalına girmek, ürün yeniliği yapmak, kapasite yatırımı yapmak vs) doğru bir hareket tarzı olacaktır.
6.3. Nakit Yetersizliği
İşletmelerde finansal kaynak yetersizliği, başarısızlıkta en genelgeçer nedenlerin başında gelmektedir. Gerçekten de işletme kapanışları yüzeysel olarak incelendiğinde, en önemli nedenin finansal kaynak, özkaynak yetersizliği olduğu görülebilir. Ancak bu nedenin bir sonuç olduğunu akıldan çıkarmamak gerekir. Sonuç olarak ekonomik bir varlık olarak işletmenin başarısızlığı finansal bir sorunu ifade eder. Diğer bir ifade ile finansal kaynaklarında sorun olmayan bir işletmenin iflas etmesi olanaklı değildir. Bu nedenle her işletme kapanışı veya iflasının finansal gerekçelerle olduğu ileri sürülebilir. Ancak bu finansal sorunlara yol açan gerekçeler farklı olacaktır. Bu nedenle finansal kaynak yetersizliği bir başarısızlık olsa da bunu ortaya çıkartan nedenlerin üzerinde durulması daha anlamlı olacaktır.
Özellikle hızlı büyüme amacını ön planda tutan bir işletme için gerekli finansal kaynağa erişmek de önemli bir konudur. Girişimcinin henüz pazara girmeden yaptığı yatırımlar ile bu yatırımlarından gelir elde etmeye başladığı süre arasında kalan zaman girişimcilik literatüründe son zamanlarda popüler olmuş ifade ile “ölüm vadisi” olarak adlandırılmaktadır.
Aşağıdaki şekilde yeni ürünün araştırma geliştirme aşamasından büyüme aşamasına kadar olan zaman, kâr eğrisi üzerinde verilmiştir. Burada da görüldüğü gibi, ürünün yenilik niteliğine bağlı olarak kuruluş öncesi ürün ile ilgili araştırma geliştirme harcamaları ile ürünü üretmek için yapılan yatırımların finansmanı kritik bir konudur. Çünkü gerek Ar-Ge aşamalarında gerekse ürünü pazara sunmak için yapılan faaliyetler boyunca işletmeler, herhangi bir satış geliri olmadığı için sürekli olarak elindeki sermayeyi kullanmak zorundadır. Bu nakit kullanımı⁴ ürünün pazarda başarılı olması durumunda maksimum noktaya ulaşmaktadır. Çünkü yeni ürünün tüketiciler tarafından beğenilmesi durumunda pek çok dağıtım kanalına girmek, ürünü tanıtmak, yabancı pazarlara açılmak için yüksek miktarlı yatırımlara ihtiyaç duyulmaktadır. Bu aşama sonrasında satış gelirleri o zamana kadar yapılan toplam yatırımları yavaş yavaş karşılamaya başlayacaktır. Bu durum işletme olarak pazarda başarı kazanmaya kadar sürecek ve bu aşama sonrasında işletme ancak net kâr üretme başarısına erişebilecektir. Bu aşamaya kadar olan sürede ise toplam yatırım miktarı elde edilen gelirin altında kalacaktır. Şekildeki zaman çizgisinin altında kalan ve vadiye benzeyen eğriye, ölüm vadisi adının verilmesinin nedeni, buradaki aşamaların herhangi birinde işletme nakit yönünden zor duruma düşerse iflas tehlikesi ile karşı karşıya kalmasından kaynaklanmaktadır. Örneğin, işletme en çok nakde ihtiyaç duyduğu pazara sunuş (giriş) aşamasında tanıtım yapacak, dağıtım kanallarına girecek nakit varlığa sahip olamaz ise maalesef işletmeyi kapatmak zorunda kalacaktır. Bu nedenle kuruluş aşamasında işletmenin nakit (likit) varlıklarının yönetimi özel bir önem taşımaktadır.
6.4. Girişimci ve Ekip ile İlgili Nedenler
Girişimcinin iş fikri geliştirme aşamasından itibaren uygulamadaki en önemli görevi, üretmek istediği ürün / hizmet için gerekli niteliklere sahip olan ekibi kurmaktır. Bunun temel nedeni, girişimci ve ekibinin bilgi, beceri ve tecrübe eksikliğinden doğabilecek başarısızlıkların önüne geçmektir. Girişimci işi ile ilgili her konuda tecrübeli veya donanımlı olmayabilir. Bu durumda eksik olduğu konulardaki boşlukları dolduracak kilit insanları bir araya getirmeli ve bu ekibe liderlik yapabilmelidir. Bunun olmaması durumunda işletmenin iflasa sürüklenmesi neredeyse kaçınılmazdır. Yukarıdaki grafikte görülen kapanış oranlarının yüksekliğinin belki de en temel gerekçesi, girişimci ve ekibinin nitelik eksikliğidir.
Girişimci ve ekibinin tecrübe ve donanımının seviyesi birkaç boyutta ele alınmalıdır. Burada ilk akla gelen konu, yapılması gereken işler ile ilgili teknik bilgi konusudur. Örneğin, kurucu ekipte finansal planlama konusunda kimsenin bilgisinin olmaması, bu konuda risklerin ölçülememesi ve nakit planlamasının yetersiz yapılması gibi sorunları beraberinde de iflası getirecektir. Bu nedenle girişimci ve ekibinin gerek ürünün gerekse de işletme yönetiminin gerektirdiği teknik bilgi ve iş tecrübesine sahip olması önemlidir.
Girişimci ve ekibi ile ilgili diğer önemli konu ise yönetimsel davranışlar ile ilgilidir. Bu çalışanların iş ilişkileri, yaptıkları işten elde ettikleri tatmin düzeyi ve stratejik kararlar ile ilgilidir. Bu açıdan girişimcinin temel görevi, kendisi ve çalışanları için olumlu bir iş iklimini oluşturmaktır. Bu konuda üzerinde durulması gereken diğer bir nokta ise beklentilerin yönetimi ile ilgilidir. Kuşkusuz girişimcinin işinden aldığı tatmin, bu konudaki beklentisi ile yakından ilgilidir. Örneğin, girişimciliği bir tür fırsatçılık olarak gören bir kişi bir koyup üç almak için ölçüsüz risklere girebilecek ve eninde sonunda işletmesini batıracaktır (Alpugan 1998). Bu yüzden girişimci beklentilerini, yarattığı değer üzerinden oluşturmalı ve kısa sürede çok kazanmak gibi hırslı ve açgözlü davranışlardan kaçınmalıdır.
6.5. Çevresel Nedenler
İşletmenin faaliyet gösterdiği ekonomik, sosyal, kültürel, hukuki ve siyasal çevre özellikleri işletmenin başarısı ve başarısızlığının önemli bir belirleyicisidir. Tüm girişimciler, bu çevre özelliklerini yakından incelemeli ve çevresel değişimlere göre stratejik kararlarına yön vermelidir. Unutulmamalıdır ki çevre, işletmenin etkilendiği ve hem fırsatları hem de tercihleri bulunan gelişmeleri içinde barındırmaktadır. Bu nedenle girişimcinin zamanının önemli bir bölümü bu çevresel faktörlerin izlenmesi ve
değerlendirilmesine ayrılmaktadır. Bu çevresel gelişmelerden bazıları bu izleme ve yakından takip ile tahmin edilebilirken bazıları maalesef çok ani gelişebilmektedir. Örneğin, hayvansal gıda ticareti yapan bir işletmenin, bölgesinde aniden başlayan şarbon hastalığından olumsuz etkilenmemesi olanaksızdır. Böyle bir durumda işletmenin satışları iflas edecek ölçüde düşebilecektir. Dolayısıyla çevresel faktörlerdeki tahmin edilemeyecek gelişmeler işletmenin başarısız olmasına neden olabilmektedir. Ancak genel ekonomik şartlardaki değişimler birtakım göstergelere bakarak daha tahmin edilebilir durumdadır. Bu göstergelerin düzenli olarak izlenmesi ve gerekli önlemlerin alınması halinde, bu değişimlerin yaratacağı olumsuzluklar azaltılabilir.