TEDE-PORT

Girişimcinin El Kitabı

Girişimcinin El Kitabı

işe Devam Ederken

Her bir şirket türünün işe başlamasını ve faaliyette bulunduğu süreçteki hukuki işlemleri ve olayları tek tek burada izah etmek için yer yoktur. Bu nedenle günlük hayatta en sık karşılaşılan şirket türü, limited şirket türü esas alınacaktır.

2.1. Şirket ile Ortak ve Amaçları

Kanunen yasak olmayan her türlü ekonomik amaç ve konu için kurulabilen limited şirket, bir veya daha çok gerçek veya tüzel kişi tarafından bir ticaret unvanı altında kurulur; esas sermayesi belirli olup bu sermaye, esas sermaye paylarının toplamından oluşur. Ortaklar, şirket borçlarından sorumlu olmayıp sadece taahhüt ettikleri esas sermaye paylarını ödemekle ve şirket sözleşmesinde öngörülen ek ödeme ve yan edim yükümlülüklerini yerine getirmekle yükümlüdürler (TTK m. 573.)

Şirketin tüzel kişiliğe sahip olması; onun kurucularından, ortaklarından veya çalışanlarından farklı bir kişi olduğu anlamındadır. Şirketin mal varlığı ve borçları, ortaklarının mal varlığından ve borçlarından ayrıdır. Şirketin mal varlığının pay sahiplerinin mal varlığından ayrı olması nedeniyledir ki kuruluşu aşamasında kurucu tarafından sarf edilen tutarın, şirketten tahsiline karar verilebilir. Pratikte kurucular, muhasebe tekniği açısından sarf ettikleri tutar kadar şirketten alacaklı hale getirilir. Şirketin ana sözleşmesinde belirtilen amaç ile onu kuranların amacının her zaman aynı olması gerekmez. Kanunen yasak olmayan her türlü ekonomik amaç ve konu için kurulan şirketin ortağının amacı, elde ettiği kâr payını ihtiyaç sahiplerine bağışlamak dahi olabilir.

2.2. Yönetim ve Temsil

Şirketin yönetimi ve temsili şirket sözleşmesi ile düzenlenir. Yönetim ve temsil yetkisi, müdür sıfatını taşıyan bir veya birden fazla ortağa veya tüm ortaklara ya da üçüncü kişilere verilebilir. En azından bir ortağın, şirketi yönetim hakkının ve temsil yetkisinin bulunması gerekir. Müdürler, kanunla veya şirket sözleşmesi ile genel kurula bırakılmamış bulunan yönetime ilişkin tüm konularda karar almaya ve bu kararları yürütmeye yetkilidirler (TTK m. 623). Birden çok ortakla kurulan şirketlerde ana sözleşme ile uzun bir süre yönetim ve temsil yetkisini bir müdüre tanımak, müdürün değiştirilebilmesi için ana sözleşmenin değiştirilmesini gerektirir. Ana sözleşmede aksi belirtilmemiş ise şirket sözleşmesi, esas sermayenin üçte ikisini temsil eden ortakların kararıyla değiştirilebilir (TTK m. 589(1). Ana sözleşme ile uzun süreli olarak bir müdürün belirlenmesi, müdürün değiştirilmesini zorlaştır. Müdürün kuruluş sonrası yapılacak genel kurul kararı ile seçileceğini ana sözleşmede belirtmek, genel kurulda temsil edilen oyların salt çoğunluğu (TTK m. 620(1) ile müdürün değiştirilebilmesini olanaklı kılar. Tecrübeler göstermektedir ki aile şirketlerinde dahi sözleşme ile belirlenen müdürün değiştirilmesine karar vermek, şirketin amaçlarının gerçekleştirilmesine olumsuz etki edebilmektedir.

Müdürler, kanunların ve şirket sözleşmesinin genel kurula görev ve yetki vermediği bütün konularda görevli ve yetkilidir. Müdürler,

  1. a) Şirketin üst düzeyde yönetilmesi için yönetimi ve gerekli talimatların verilmesi,
  2. b) Kanun ve şirket sözleşmesi çerçevesinde şirket yönetim örgütünün belirlenmesi,
  3. c) Şirketin yönetimi için gerekli olduğu takdirde muhasebenin, finansal denetimin ve finansal planlamanın oluşturulması,
  4. d) Şirket yönetiminin bazı bölümleri kendilerine devredilmiş bulunan kişilerin kanunlara, şirket sözleşmesine, iç tüzüklere ve talimatlara uygun hareket edip etmediklerinin gözetimi,
  5. e) Küçük limited şirketler hariç, risklerin erken teşhisi ve yönetimi komitesinin kurulması,
  6. f) Şirket finansal tablolarının, yıllık faaliyet raporunun ve gerekli olduğu takdirde topluluk finansal tablolarının ve yıllık faaliyet raporunun düzenlenmesi,
  7. g) Genel kurul toplantısının hazırlanması ve genel kurul kararlarının yürütülmesi,
  8. h) Şirketin borca batık olması hâlinde durumun mahkemeye bildirilmesi görev ve yetkilerindendir. Bunları devredemezler ve bunlardan vazgeçemezler (TTK m. 625).

Müdürler kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar.

Müdürler ve yönetimle görevli kişiler, görevlerini tüm özeni göstererek yerine getirmek ve şirketin menfaatlerini, dürüstlük kuralı çerçevesinde, gözetmekle yükümlüdürler. Şirket sözleşmesinde aksi öngörülmemiş veya diğer tüm ortaklar yazılı olarak izin vermemişse müdürler, şirketle rekabet oluşturan bir faaliyette bulunamazlar. Şirket sözleşmesi, ortakların onayı yerine ortaklar genel kurulunun onay kararını öngörebilir (TTK m. 626). Özen ve bağlılık yükümünü, rekabet yasağını ihlal eden müdürlerin hukuki sorumlulukları doğabilir.

Unutmamak gerekir ki şirketi yönetme ve temsil etme yetkisine sahip olanlar, kendilerine emanet edileni yönetmekte ve temsil etmektedirler. Kendi varlıklarını yönetmede gösterdikleri özeni, emanet edilene de göstermelidirler. Aksi halde hukuki sorumlulukları doğabilir.

2.3. Başlangıç Sermayesi

Ortaklar tarafından taahhüt edilip de ödenen miktarlar kuruluş giderlerini karşılamaya yetmez ise faaliyete başlayabilmek için kredi kullanılması, vadeli alım yapılması veya ortakların şirkete borç vermesi gerekebilir. Ödenmiş sermayenin önemli bir kısmının kuruluş masraflarına harcanmış olması durumunda, şirketin kredi kullanabilmesi veya vadeli mal alabilmesi için ortakların veya müdürün şahsi kefalet vermesini gerektirebilir. Bu durumda; kefil olunan miktar kadar şahsi sorumluluk doğar.

2.4. Haklar ve Sorumluluklar

Bir işletmede (şirkette) en azından a) şirketin, b) müdürün ve c) ortakların hak ve sorumluluklarından söz edilebilir. Şirketin temel hakkı, amaçları doğrultusunda faaliyette bulunabilmektir. Muhtelif kanunlardan kaynaklanan sorumlulukları vardır. Bunları ilgili odaya kaydolmak; defter tutmak; doğması halinde başta kurumlar vergisi beyannamesi olmak üzere beyannameler vermek; doğması halinde kurumlar vergisi, damga vergisi, KDV gibi vergileri ödemek; yöneticilerinin haksız fiillerinden sorumlu olmak vb. gibi listelemek mümkündür.

Ortakların temel hakları arasında kârdan pay almak, sermaye artırımında yeni pay almak, paylarını devredilebilmek, miras bırakmak, genel kurula katılmak ve oy kullanmak, genel kurulda alınan kararların veya genel kurulun iptalini, hükümsüzlüğünü talep etme hakkı, bilgi alma, şirketi denetleme, ortaklıktan çıkma, çıkmaya katılma, haklı nedenle şirketin feshini talep etme, tasfiye bakiyesine katılmak gibi haklar vardır. Sorumlulukları ise sermaye koyma, ek ödeme yapma, yan edime katılma, şirket sırlarını koruma gibi sorumluluklardır. Müdürün hakları arasında huzur hakkı isteme, yönetme ve temsil etme gibi haklar sayılabilir. Müdürün sorumlulukları arasında dürüstlük kuralları kapsamında özenli bir şekilde şirketi yönetme, ortaklara eşit şartlar altında eşit işlem yapma gibi sorumluluklar yer almaktadır.

2.5. Çek ve Bono

Ticari yaşamda ödemelerin bir kısmı, kıymetli evraklardan olan çek ve bono (emre muharrer senet) ile yapılmaktadır. Kıymetli evrak öyle senetlerdir ki, bunların içerdikleri hak, senetten ayrı olarak ileri sürülemediği gibi başkalarına da devredilemez. Kıymetli evrakın borçlusu, ancak senedin teslimi karşılığında ödeme ile yükümlüdür. Hile veya ağır kusuru bulunmadıkça borçlu, vade geldiğinde senedin niteliğine göre alacaklı olduğu anlaşılan kişiye ödemede bulunmakla borcundan kurtulur (TTK m. 645- 646).

Bir senedin çek vasfına sahip olabilmesi için, metninde yazıldığı lisandaki çek kelimesinin geçmesi gerekir. Ayrıca; metninden kayıtsız ve şartsız belirli bir bedelin ödenmesi için havaleyi içerdiği, ödeyecek kişinin (bankanın/finansal kuruluşun) ticaret unvanını, ödeme yeri, düzenlenme tarihi ve yeri ile düzenleyenin imzası yer almalıdır (TTK m. 780). Çekte açıklık yoksa muhatabın ticaret unvanı yanında gösterilen yer, ödeme yeri sayılır. Muhatabın ticaret unvanı yanında birden fazla yer gösterildiği takdirde çek, ilk gösterilen yerde ödenir. Böyle bir açıklık ve başka bir kayıt da yoksa çek muhatabın merkezinin bulunduğu yerde ödenir. Düzenlenme yeri gösterilmemiş olan çek, düzenleyenin adı yanında yazılı olan yerde düzenlenmiş sayılır (TTK m. 781). Diğer eksikliklerin varlığı halinde, çek sayılmaz. Çekin tedavüle çıkarılmasından sonra, düzenleyenin ölümü, medenî haklarını kullanma ehliyetini kaybetmesi veya iflası çekin geçerliliğini etkilemez (TTK m. 800).

Çeki elinde bulunduran (çek hamili), çek bedelini elde etmek için, çeki ibraz süreleri içerisinde muhatap bankaya sunmalıdır. Bir çek, düzenlendiği (keşide edildiği) yerde ödenecekse on gün; düzenlendiği yerden başka bir yerde ödenecekse bir ay içinde muhataba ibraz edilmelidir. Ödeneceği ülkeden başka bir ülkede düzenlenen çek, düzenlenme yeri ile ödeme yeri aynı kıtada ise bir ay, ayrı kıtalarda ise üç ay içinde muhataba ibraz edilmelidir. Bu bakımdan, bir Avrupa ülkesinde düzenlenip de Akdeniz’e sahili bulunan bir ülkede ödenecek olan ve aynı şekilde Akdeniz’e sahili olan bir ülkede düzenlenip bir Avrupa ülkesinde ödenmesi gereken çekler aynı kıtada düzenlenmiş ve ödenmesi şart kılınmış sayılır. Süreler, çekte yazılı olan düzenlenme tarihinin ertesi günü başlar (TTK m. 976). Süresinde ibraz edilmeyen çek, çek fonksiyonunu görmez. Alacaklı, alacağını delillerle ispatlamak zorunda kalır.

Açıkça “emre yazılı” kaydıyla veya bu kayıt olmadan belirli bir kişi lehine ödenmesi şart kılınan bir çek, ciro ve zilyetliğin geçirilmesiyle devredilebilir. “Emre yazılı değildir” kaydıyla veya buna benzer bir kayıtla belirli bir kişi lehine ödenmesi şart kılınan bir çek, ancak alacağın temlikiyle devredilebilir. Bu devir, alacağın temlikinin hukuki sonuçlarını doğurur. Ciro, düzenleyen veya çekten dolayı borçlu olanlardan herhangi biri lehine de yapılabilir. Bu kişiler çeki yeniden ciro edebilirler (TTK m. 788).

Çek hamili çeki, muhatap bankanın hesabının bulunduğu şubesine veya herhangi diğer bir şubesine ödenmek için ibraz ederse, çekin karşılığının bulunması ve muhatap bankanın ödeme yapmasını engelleyen herhangi bir hukuki durumun bulunmaması halinde, çek ödenir. Karşılığı yoksa üzerine bankaca karşılıksız kaşesi basılır. Kambiyo senetlerine özgü takip yolu ile icra takibi başlatılır. Bir çekin düzenleyeni veya hamili çekin ön yüzüne birbirine paralel iki çizgi çekerse, muhatap tarafından ancak bir bankaya veya muhatabın bir müşterisine ödenebilir.

Bonolar kural olarak, birer kredi vasıtasıdır. Aksine sözleşme veya âdet bulunmadıkça edimlerin aynı anda ve karşılıklı olarak ifa edilmesine ilişkin genel ilkenin (TBK m.96) bir istisnası olarak alt hukuki ilişkinin karşı edimini alan borçlu, para borcunu derhal ödemek yerine bir bono düzenleyerek karşı âkide verebilir. Hatta bu ödemeleri taksitler hâlinde ve ardışık vadelerde düzenlediği bonolara bağlayabilir. Böylelikle bono, keşidecisine ödeme konusunda zaman kazandırırken, lehdarına da ciro suretiyle ticari ilişkisini sürdürmek olanağı sağlar.

Bono veya emre yazılı senet;

  1. a) Senet metninde “bono” veya “emre yazılı senet” ifadesini ve senet Türkçe’den başka bir dille yazılmışsa o dilde bono veya emre yazılı senet karşılığı olarak kullanılan kelimeyi,
  2. b) Kayıtsız ve şartsız belirli bir bedeli ödemek vaadini,
  3. c) Vadeyi,
  4. d) Ödeme yerini,
  5. e) Kime veya kimin emrine ödenecek ise onun adını,
  6. f) Düzenlenme tarihini ve yerini,
  7. g) Düzenleyenin imzasını, içerir (TTK m. 776).

Bonoyu keşide eden (düzenleyen) senet üzerinde yer alan bedeli, vade tarihinde kayıtsız ve şartsız ödemeyi taahhüt eder. Bonoda keşidecinin imzası yoksa bono geçersizdir. İmzanın mutlaka el yazısıyla olması gerekir. Yetkili temsilci varsa o da imzalayabilir. Bonoyu düzenleyen ve imza eden kişi kabul etmiş muhatap gibi sorumludur. Ödenmeyen senetleri tahsil etmek için izlenebilecek birden çok yol mevcuttur. Bu konuda bir avukattan avukatlık hizmeti alınması uygun olur.

2.6. Sözleşme Yapmak

Çoğu zaman farkına dahi varılmadan birçok sözleşme yapılır. Örneğin iki kişinin bir araya gelerek kazanç elde etmek için faaliyette bulunması, adi ortaklık sözleşmesi yaptıklarına işaret eder. Çoğu sözleşme herhangi bir şekle tabi değildir. Sözlü veya yazılı olarak yapılabilirler. Örneğin şirket sözleşmesini yazmak için marketten kâğıt almak işlemi bir sözleşmedir. Sözleşmeler şekle bağlı olmasa da pratikte karşılaşabilecek sorunların çözümünü kolaylaştırmak için sözleşmelerin yazılı olarak yapılmaları uygun olur. Örneğin az önce belirtilen adi ortaklık sözleşmesinin yazılı olması, ortaklık ilişkisinde ileride çıkabilecek sorunların çözümünde ispat vesikası olarak değerlendirilebilir.

İstisnaları olsa da, sözleşmeden söz edebilmek için, sözleşme yapma hakkına (ehliyetine) sahip en az iki kişinin bulunması gerekir. Bu kişiler, gerçek kişiler olabileceği gibi şirketler (tüzel kişiler) de olabilir. Şayet bir şirketle sözleşme yapılacaksa şirket adına hareket edenin şirketi temsil etme yetkisine sahip olması gerekir. Bir limited şirketle sözleşme yapılacağı düşünülecek olursa, sözleşme görüşmelerinin şirketin müdürü veya noter huzurunda düzenlenen vekâletnamede vekil olarak belirtilen kişi ile yapılması gerekir. Gerçek kişi ile sözleşme yapılacaksa gerçek kişinin sözleşme yapma ehliyetine (ayırt etme gücüne sahip olması, ergin olması, kısıtlı olmaması) sahip olduğuna dikkat etmek gerekir.

Sözleşme yapmak isteyenlerin, sözleşme yapabilme hak ve yetkisine sahipse sözleşme (hukuki işlem) yapabilecekleri kabul edilir. Hukuki işlem yapabilme ehliyetine sahip olmayanların yaptığı sözleşmelerin geçersizliği, iptali ve yok hükmünde sayılması istenebilir. Ticari işletme işletenlerin (tacirler), ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir (TTK m. 18(2). Dolayısıyla basiretli tacir olma gereği, istenmeyen sonuçlarla karşılaşmamak için, sözleşmenin yapılması (akdedilmesi/ kurulması) sırasında tacirin karşı tarafın sözleşme ehliyetine sahip olduğundan emin olması gerekir. Hiçbir basiretli tacir üzeri boş bir kâğıt imzalayıp ortalığa bırakmamalıdır. Bu kâğıt, başkalarının elinde bir sözleşmeye, bir bonoya vs. dönüştürülebilir.

Satmak, satın almak gibi işlemleri yaparken ilk önce hareket edenin (teklifte bulunanın) teklifini kabul eden kişi ile sözleşme yapılmış olur. Yüz yüze olduğunuz (aynı yerde olduğunuz) kişilere yapacağınız teklifin kabul edilmesi için süre verilmezse ve öneri hemen kabul edilmezse; teklifinizle bağlı olmak zorunda değilsiniz (Türk Borçlar Kanunu (TBK) m. 4). İşyerinizde fiyatını göstererek mal sergilenmesi veya tarife, fiyat listesi ya da benzerlerinin gönderilmesi, aksi açıkça ve kolaylıkla anlaşılmadıkça öneri sayılır. Önerinizi kabul edenle sözleşme kurulmuş olur. Unutmamak gerekir ki teklifler bir kişiye yöneltilebileceği gibi dünyadaki tüm kişilere de yöneltilmiş olabilir. Şayet örneğin, İnternet ortamında X malı Y liraya satılık diye bir öneride bulunursanız önerinizi kabul eden herkese X malından satma sorumluluğunuz doğabilir. Bu nedenledir ki basiretli bir tacir olma sorumluluğunuz gereği, sonuçlarından emin olmadığınız teklifler konusunda hukuki görüşe başvurmanız uygun olur.

Yapmış olduğunuz bir sözleşme gereğince karşı taraf, örneğin malı teslim etmezse teslim etmemesinin sonuçlarına katlanması için ihtar veya ihbarın noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılması gerekir.

Yaptığınız sözleşme kapsamında sattığınız/aldığınız ürüne ait faturaya, faturanın teslim edildiği tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunulmamışsa bu içerik kabul edilmiş sayılır (TTK. 21(2). Örnek vermek gerekirse a kalite kuru üzüm alım-satımı için yaptığınız sözleşme kapsamında, fatura eşliğinde teslim edilen/teslim alınan ürünün sözleşmede belirtilen kalitede kuru üzüm olmadığına, fatura tesliminden itibaren sekiz gün içerisinde itiraz edilmezse üzüm daha düşük bir kalitede dahi olsa itiraz edilemez.

Sözleşme kapsamında gönderdiğiniz ürünü alıcı teslim almazsa ürünün başkasına satışına izin verilmesi mahkemeden istenebilir. Mahkeme, satışın açık artırma yoluyla veya bu işle yetkilendirilen bir kişi aracılığıyla yapılmasına karar verir. Satıcı isterse satış için yetkilendirilen kişi, satışa çıkarılacak malın niteliklerini bir uzmana tespit ettirir. Satış giderleri satış bedelinden çıkarıldıktan sonra artan para, satıcının takas hakkı saklı kalmak şartıyla satıcı tarafından alıcı adına bir bankaya ve banka bulunmadığı takdirde notere bırakılır ve durum hemen alıcıya ihbar edilir (TTK m. 23(1)(b).

Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür (TTK m. 21(1)(c). Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, bu ayıp hemen satıcıya bildirilmelidir; bildirilmezse satılan, bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır (TBK m. 223/II).

Satışı tüketiciye yaparsanız 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’u da dikkate almak gerekir. Söz konusu Kanun açısından “ayıplı mal”, tüketiciye teslimi anında taraflarca kararlaştırılmış olan örnek ya da modele uygun olmaması ya da objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taşımaması nedeniyle sözleşmeye aykırı olan maldır. Ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda, İnternet portalında ya da reklam ve ilanlarında yer alan özelliklerinden bir veya birden fazlasını taşımayan; satıcı tarafından bildirilen veya teknik düzenlemesinde tespit edilen niteliğe aykırı olan; muadili olan malların kullanım amacını karşılamayan, tüketicinin makul olarak beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mallar da ayıplı olarak kabul edilir (6502 sayılı Kanun m. 8). Tüketicilere ayıplı mal satılması halinde, 6502 sayılı Kanun’un 11. maddesinin tüketicilere verdiği seçimlik hakları kullanabilecekleri bilinmelidir. Bunlar; a) Satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme, b) Satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinden indirim isteme, c) Aşırı bir masraf gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme, ç) İmkân varsa, satılanın ayıpsız bir misli ile değiştirilmesini isteme, seçimlik haklarından birini kullanabilir. Satıcı, tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür.

2.7. Rekabet: Rakiplerle, Ortaklarla ve İşçilerle

Anayasanın 48.maddesine göre herkes dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir. Özel teşebbüsler kurmak serbesttir. Bununla birlikte, Anayasanın 167. maddesine göre devlet, piyasaların sağlıklı ve düzenli işlemesini sağlayıcı ve geliştirici tedbirler alır, piyasalarda fiili veya anlaşmalarla ortaya çıkacak tekelleşme ve kartelleşmeyi önlemekle görevlidir. Devlet, serbest rekabete koymuş olduğu kurallarla hem ülke ekonomisinin hem de tacirler ve tacirlerle işçileri arasındaki ilişkinin korunmasını amaçlamaktadır. Bu bağlamda 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun; teşebbüsler arası rekabeti bozucu nitelikte olan anlaşmaları, uyumlu eylemleri ve işletme birliği kararlarını ve hakim durumun kötüye kullanılmasını yasaklamakta; birleşme ve devralmalar için de bir izin usulü kabul etmektedir.

Rakipler veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ve ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır (TTK m. 54). Bu kuralların temel amacı, ticari yaşama katılanların menfaatini korumak ve dürüst, bozulmamış rekabeti sağlamaktır.

Rakipler arasında rekabet haksız rekabet hâllerinin başlıcaları dürüstlük kuralına aykırı davranışlar, ticari uygulamalar arasında dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışlar, sözleşmeyi ihlale veya sona erdirmeye yönelten davranışlar, başkalarının iş ürünlerinden yetkisiz yararlanma, iş şartlarına uymamak; özellikle kanun veya sözleşmeyle, rakiplere de yüklenmiş olan veya bir meslek dalında veya çevrede olağan olan iş şartlarına uymamak, dürüstlüğe aykırı davranmak (Bkz. TTK m. 55). Başkasına ait olduğu bilinen bir markayı kullanmak iyi niyet ve basiretli tacir nitelikleriyle bağdaşmaz. Kayıtdışı işçi çalıştırmak haksız rekabettir. Hileli ve yanıltıcı davranışlarla kendi ürününü rakip firmanın ürünü yanılgısını oluşturacak şekilde pazarlamak haksız rekabete sebebiyet verir.

Rekabete aykırı davranılması; haksız rekabetin işlenmesinde etkili olan araçların ve malların imhası, kusur varsa zarar ve ziyanın tazmini, manevi tazminat verilmesi gibi sorumlulukların doğmasına sebep olabilir.

Ortaklar arasında rekabet yasağı. Şahıs şirketlerinden olan kollektif şirketin bir ortağı, ortağı olduğu şirketin yaptığı ticari işler türünden bir işi, diğer ortakların izni olmaksızın kendi veya başkası hesabına yapamayacağı gibi aynı tür ticari işlerle uğraşan bir şirkete “sorumluluğu sınırlandırılmamış ortak” olarak giremez (TTK m. 230). Komandit şirketlerde ise sınırsız sorumlu olan komandite ortak, diğer komanditelerin ve genel kurulun izni olmaksızın şirketin işletme konusuna giren bir işi yapamayacağı gibi bu tür ticaretle uğraşan bir şirkete sorumluluğu sınırlandırılmamış ortak sıfatıyla da katılamaz (TTK m. 572). Sınırlı sorumluluğu olan komanditer ortak için böyle bir yasak yoktur (TTK m. 311). Anonim şirket yönetim kurulu üyelerinden biri, genel kurulun iznini almaksızın şirketin işletme konusuna giren ticari iş türünden bir işlemi kendi veya başkası hesabına yapamayacağı gibi aynı tür ticari işlerle uğraşan bir şirkete sorumluluğu sınırsız ortak sıfatıyla da giremez. Bu hükme aykırı harekette bulunan yönetim kurulu üyelerinden şirket tazminat istemekte veya tazminat yerine yapılan işlemi şirket adına yapılmış saymakta ve üçüncü kişiler hesabına yapılan sözleşmelerden doğan menfaatlerin şirkete ait olduğunu dava etmekte serbesttir (TTK m. 396(1). Limited şirketlerde şirket sözleşmesinde aksi öngörülmemiş veya diğer tüm ortaklar yazılı olarak izin vermemişse müdürler şirketle rekabet oluşturan bir faaliyette bulunamazlar. Şirket sözleşmesi, ortakların onayı yerine ortaklar genel kurulunun onay kararını öngörebilir (TTK m.626(2). Adi ortaklıklarda ortaklar, kendilerinin veya üçüncü kişilerin menfaati için ortaklığın amacını engelleyici veya zarar verici işleri yapamazlar (TBK m. 626).

İşçi ile işveren arasındaki rekabet yasağı. İşçi, işverene karşı sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir. Rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir (TBK. m. 444). Rekabet yasağına aykırı davranan işçi, bunun sonucu olarak işverenin uğradığı bütün zararları gidermekle yükümlüdür. Yasağa aykırı davranış bir ceza koşuluna bağlanmışsa ve sözleşmede aksine bir hüküm de yoksa işçi öngörülen miktarı ödeyerek rekabet yasağına ilişkin borcundan kurtulabilir. Ancak işçi, bu miktarı aşan zararı gidermek zorundadır. İşveren, ceza koşulu ve doğabilecek ek zararlarının ödenmesi dışında, sözleşmede yazılı olarak açıkça saklı tutması koşuluyla kendisinin ihlal veya tehdit edilen menfaatlerinin önemi ile işçinin davranışı haklı gösteriliyorsa yasağa aykırı davranışa son verilmesini de isteyebilir (TBK. m 446).

2.8. Marka Tescili ve Kullanımı

Marka, bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabilir (6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu m. 4(1)). Farkına varılmış olacağı üzere, unvanlar tacirleri birbirlerinden ayırır, işletme adları ticari işletmeleri birbirinden ayırır, markalar ise malları ve hizmetleri birbirlerinden ayırır.

Tescil edilmesi halinde marka olacak olan bazı işaretler, marka olarak tescil edilemez. Bunlar; herhangi bir ayırt edici niteliğe sahip olmayan işaretler; ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği ve hizmetlerin sunulduğu zamanı gösteren veya malların ya da hizmetlerin diğer özelliklerini belirten veya adlandırmaları münhasıran esas unsur olarak içeren işaretler; aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetlerle ilgili olarak tescil edilmiş ya da daha önceki tarihte tescil başvurusu yapılmış marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer işaretler; ticaret alanında herkes tarafından kullanılan veya belirli bir meslek, sanat veya ticaret grubuna mensup olanları ayırt etmeye yarayan işaret veya adlandırmaları münhasıran esas unsur olarak içeren işaretler; malın doğası gereği ortaya çıkan şeklini ya da başka bir özelliğini içeren işaretler; teknik bir sonucu elde etmek için zorunlu olan veya mala asli değerini veren şeklî ya da başka bir özelliğini münhasıran içeren işaretler; mal veya hizmetin niteliği, kalitesi veya coğrafi kaynağı gibi konularda halkı yanıltacak işaretler, dinî değerleri veya sembolleri içeren işaretler, kamu düzenine, genel ahlaka aykırı işaretler şeklinde 6769 sayılı Kanun’un 6. maddesinde listelenmiştir.

Tescil tarihinden itibaren beş yıl içinde haklı bir sebep olmadan tescil edilen mal veya hizmetler bakımından marka sahibi tarafından Türkiye’de ciddi biçimde kullanılmayan ya da kullanımına beş yıl kesintisiz ara verilen markanın iptaline karar verilir (6769 sayılı Kanun m 9).

2.9. İş Sağlığı ve Güvenliği

İşverenler işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdürler. Bu kapsamda işveren; mesleki risklerin önlenmesi, eğitim ve bilgi verilmesi dâhil her türlü tedbirin alınması, organizasyonun yapılması, gerekli araç ve gereçlerin sağlanması, sağlık ve güvenlik tedbirlerinin değişen şartlara uygun hale getirilmesi ve mevcut durumun iyileştirilmesi için çalışmalar yapar, işyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerine uyulup uyulmadığını izleyip denetler ve uygunsuzlukların giderilmesini sağlar, risk değerlendirmesi yapar veya yaptırır, çalışana görev verirken çalışanın sağlık ve güvenlik yönünden işe uygunluğunu göz önüne alır, yeterli bilgi ve talimat verilenler dışındaki çalışanların hayati ve özel tehlike bulunan yerlere girmemesi için gerekli tedbirleri alır. İşyeri dışındaki uzman kişi ve kuruluşlardan hizmet alınması, işverenin sorumluluklarını ortadan kaldırmaz. Çalışanların iş sağlığı ve güvenliği alanındaki yükümlülükleri, işverenin sorumluluklarını etkilemez. İşveren, iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin maliyetini çalışanlara yansıtamaz (Bkz. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu m. 4). Gerekli önlemlerin alınmaması sonucunda işçinin meslek hastalığına yakalanması veya iş kazası geçirmiş olması halinde işçi, işverenden kusuru oranında tazminat talep edebilir. İşveren taksirle yaralama, ölüme sebebiyet verme nedeniyle yargılanabilir.

2.10. Ortaklıktan Çıkma ve Çıkarılma

Şirket sözleşmesi, ortaklara şirketten çıkma hakkını tanıyabilir, bu hakkın kullanılmasını belirli şartlara bağlayabilir. Her ortak, haklı sebeplerin varlığında şirketten çıkmasına karar verilmesi için dava açabilir. Mahkeme istem üzerine, dava süresince davacının ortaklıktan doğan hak ve borçlarından bazılarının veya tümünün dondurulmasına veya davacı ortağın durumunun teminat altına alınması amacıyla diğer önlemlere karar verebilir (TTK m. 638). Ortaklardan biri şirket sözleşmesindeki hükme dayanarak çıkmak istediği veya haklı sebeplerden dolayı çıkma davası açtığı takdirde, müdür veya müdürler gecikmeksizin diğer ortakları bundan haberdar ederler. Diğer ortaklardan her biri, haberin kendisine ulaştığı tarihten itibaren bir ay içinde; a) Şirket sözleşmesinde öngörülen haklı sebep kendisi yönünden de geçerliyse, kendisinin de çıkmaya katılacağını müdürlere bildirmek, b) Açacağı bir dava ile haklı sebepler dolayısıyla çıkma davasına katılmak, hakkına sahiptir. (3) Çıkan tüm ortaklar, esas sermaye payları ile orantılı olarak eşit işleme tabi tutulurlar. Şirket sözleşmesindeki hüküm sebebiyle veya haklı bir sebebin varlığı dolayısıyla bir ortağın şirketten çıkarılması hâlinde bu hüküm uygulanmaz (TTK m. 639). Şirket sözleşmesinde, bir ortağın genel kurul kararı ile şirketten çıkarılabileceği sebepler öngörülebilir. Çıkarma kararına karşı ortak, kararın noter aracılığıyla kendisine bildirilmesinden itibaren üç ay içinde iptal davası açabilir. Şirketin istemi üzerine ortağın mahkeme kararıyla haklı sebebe dayanılarak şirketten çıkarılması hâli saklıdır (TTK m. 640). Ortak, şirketten ayrıldığı takdirde, esas sermaye payının gerçek değerine uyan ayrılma akçesini istem hakkına haizdir. Şirket sözleşmesinde öngörülen ayrılma hakkı dolayısıyla şirket sözleşmeleri, ayrılma akçesini farklı bir şekilde düzenleyebilirler.