TEDE-PORT

Girişimcinin El Kitabı

Girişimcinin El Kitabı

Büyüme Sürecine Hazırlanma

Bu bölümde büyüme tanımları ve büyümeyi etkileyen faktörler anlatılacaktır. Büyümeyi etkileyen faktörler her firmaya, sektöre ve girişimciye göre değişiklik göstermektedir ve her firmaya özeldir. Ancak bu kısımda ilgili yazında en belirgin olarak büyümeyi etkilediği iddia edilen faktörler açıklanacaktır.

1.1. Büyüme tanımları

Büyüme, en genel ifade ile belirli bir zaman aralığı içinde firmanın boyutunda meydana gelen değişiklikleri ifade etmektedir. (Dobbs ve Hamilton, 2007). Bu değişiklikler, büyüme söz konusu olduğu için firmada nicelik veya nitelik olarak artışı ifade etmektedir. Boyutta değişiklik iki şekilde gerçekleşebilir. Organik büyüme de denilen bu tür büyümelerde firma, iç faaliyetlerinde büyüme göstermektedir. Örneğin ürün sayısının artması, var olan ürünlerin yeni teknolojiler ile geliştirilmesi ve yeni pazarlara açılmak gibi faaliyetler firmanın iç faaliyetlerindeki büyümedir. Diğer bir ifade ile firma; satışlarının, çalışan sayısının, sahip olduğu varlıklarının, ürünlerinin ve/veya müşterilerinin sayısının artması ile büyüyebilir. Diğer büyüme türü de bir firmanın başka firmalarla işbirliği yapıp dışarıdan büyümesidir ki bu tür büyümeye de dış büyüme denilmektedir. Bu tür büyümeye birleşmeler yoluyla büyüme adı da verilmektedir (Wiklund, 1998).

1.2. Büyüme nedenleri

İlgili yazında büyümeyi etkileyen pek çok faktör olduğu belirtilmektedir. Bu bölümde özellikle yeni ve küçük işletmelerin büyümesini etkileyen faktörler anlatılmaya çalışılacaktır.

1.2.1. Girişimcinin Özellikleri

Yeni kurulmuş işletmeler, kurucularının uzantısı olarak görüldüğü ve tüm faaliyetler kurucuya bağlı olduğu için işletmeyi kuran kişinin sahip olduğu özellikler hayati öneme sahiptir. Büyük işletmelerle kıyaslandığında özelikle yeni kurulmuş küçük işletmelerin kurucularının firmanın yönünü belirlemede çok büyük etkisi olduğu aşikârdır. Yeni kurulmuş işletmedeki her faaliyet, kurucunun özelliklerinden doğrudan etkilenmektedir. İşletmenin faaliyetleri; kurucunun eğitim geçmişi, tecrübesi ve sosyo-ekonomik altyapısı gibi özellikler doğrultusunda engellenmekte veya geliştirilmektedir (Miller ve Toulouse, 1986; Yu, 2001). Girişimcinin büyümeye neden olan özellikleri incelendiğinde girişimcinin sahip olduğu ve ulaşabildiği network, işletmenin büyümesinde önemli bir etkendir. Kitabın 9. Bölümünde de vurgulandığı gibi network; profesyonel veya sosyal amaçlarla bilgi alışverişinde bulunan bir grup insan, iletişim ağı veya iş ağı olarak da tanımlanabilir. Bu network ile işletme; bilgi, finans, üretim ve müşteri bilgisini ve kapasitesini arttırarak daha iyi bir performans sağlayabilir ( Lee ve Tsang, 2001). Ailede girişimcilik tecrübesi olması da küçük işletmenin başarılı olması için önemli bir faktör sayılmaktadır. Girişimci ebeveynler veya akrabalar kurucu için rol modeli oluşturmakta ve özellikle ticari bilgi birikimi sağlamaktadır. Girişimcilerin çocukları, bir işi yönetmedeki kritik faktörleri daha kolay öğrenmekte ve iş kurmak onlar için daha doğal bir kariyer seçeneği olarak görülmektedir (Papadaki ve Chami, 2002). Girişimin sahip olduğu iş tecrübesi de yeni işletmelerin büyümesine katkıda bulunur. Girişimcinin iş tecrübesi 3 ana başlık altında incelenebilir; iş kurma tecrübesi, yönetim tecrübesi ve sektör tecrübesi. Yönetim tecrübesi; firma türü ve sektörü fark etmeksizin kurucunun sahip olduğu genel yöneticilik tecrübesidir. Sektör tecrübesi de yeni kurulmuş işletmenin faaliyet gösterdiği sektöre ait bilgi birikimidir (Lee ve Tsang, 2001). Sektör tecrübesine sahip kurucular; o sektörün ürünleri, teknolojik durumu, müşterileri ve tedarikçileri gibi kritik bilgilere sahip olduğundan bu kurucuların yeni kurmuş oldukları işletmeyi daha üstün performans gösterecek şekilde yönetecekleri varsayılır. Bu tecrübe; ayrıca kurucunun müşteri, tedarikçi gibi sektör aktörleri ile ilişkiler kurmuş olmasını sağlayacağından yani network oluşturmasını mümkün kılacağından firma performansına olumlu yansıyacağı öngörülmektedir (Barringer, Jones ve Neubaum, 2005;). Girişimcilik tecrübesi de firma sahibinin geçmişte kurmuş olduğu firmalara ait tecrübelerdir. Bu tecrübenin de riskleri tahmin edebilme ve bunlara karşı önlem alabilme açısından yeni kurulmuş işletmenin performansına olumlu yansıyacağı varsayılabilir (Welter, 2001). Eğitim seviyesinin de bilgiye ihtiyaç duyma, arama ve ulaşma yeteneklerinin gelişmişliğini gösterme açısından yeni kurulmuş işletmeye olumlu yansıyacağı savunulmaktadır (Papadaki ve Chami, 2002). Resmi eğitimin yanında sektörel ve/veya yönetim becerileri eğitimleri almış olması da firmanın büyümesine olumlu yansıyacaktır. Ayrıca firmanın tek kişi yerine bir takım tarafından kurulmuş olması, ortaklarının olması büyümesini olumlu olarak etkilemektedir. Ortak sayısı arttıkça işletmeye getirilen bilgi, beceri, network kapasitesi, finansal kaynaklar da artmaktadır. Doğal olarak yeni işletmenin karşılaştığı sorunlara daha hızlı ve sağlıklı çözümler bulmak mümkün olacaktır (Lee ve Tsang, 2001;). Girişimcinin yaşının da firma performansına etki ettiği iddia edilmektedir. Ancak bu konuda çelişkili söylemler mevcuttur. Kimi araştırmacılar daha genç girişimcilerin daha motive, cesur ve proaktif olmaları sebebi ile daha başarılı olduğunu vurgularken (Miller ve Toulouse, 1986)diğerleri de yaş ile gelen tecrübe sebebi ile daha yaşlı girişimcilerin daha başarılı olduğunu iddia etmektedirler (Welter, 2001). Bunlara ek olarak yeni ve küçük işletmelerin büyümesinde girişimcinin en önemli özelliği firmanın büyümesi için motivasyonunun olmasıdır. Eğer kurucunun firmanın büyümesine yönelik bir isteği yok ise tüm şartlar olumlu olsa bile firmanın büyümesi çok olası değildir (Wiklund ve Shepherd, 2003).

1.2.2. Kaynaklar

Kaynaklar bir işletmenin sahip olduğu varlıklardır. Maddi olan kaynakları sahip olunan tesisler, makineler, finansal kaynaklar vb. olarak; maddi olmayan kaynakları kültür, bilgi birikimi vb. olarak insan kaynaklarını da sahip olunan çalışan sayısı, çalışanların yetenekleri ve motivasyonları olarak ayrıştırmak mümkün (Wheelen ve Hunger, 2012). Ayrıca bu kaynakların değerli, nadir ve taklit edilemez olması önemlidir. Buna ek olarak firma çevredeki fırsatlar ile kaynaklarını birleştirerek değer yaratabilmek için bu değerli, nadir ve taklit edilemeyen kaynakları yönetme becerisine de sahip olmalıdır(Barney, 1991; Chrisman, Bauerschmidt ve Hofer, 1999). Firmanın ulaşabildiği kaynaklar ne kadar çeşitli ise firma stratejik kararlarını o kadar başarı ile uygular. Mesela inovasyona ağırlık vermek isteyen firmalar için finansal, fiziksel ve insan kaynağına ulaşım önemlidir (Miller ve Friesen, 1982). Firmanın sahip olduğu ve ulaşabildiği kaynaklara göre uygulayacağı strateji de farklılık gösterecektir (Lumpkin ve Dess, 2001).

Küçük ve yeni işletmeler; yeni olmanın verdiği tanınmışlık, güç eksikliği gibi nedenlerle kaynaklara ulaşmada sıkıntı yaşayabilirler. Tüm örgütsel süreçler ve kararlar için gerekli olan kalite ve oranda kaynaklara ulaşabilme firmanın hayatta kalması ve büyümesi için kritik bir öneme sahiptir (Chandler ve Hanks,1994, Gibb ve Davies, 1990).

Finansal kaynaklar, firmanın sahip olduğu sermaye ve dışarıdan ulaşabildiği finansal desteklerdir. İlk kurulma aşamasında girişimci, kendi sahip olduğu finansal kaynakları kullanmış olsa da büyümek için dış kaynağa ihtiyaç vardır. Bankalar, yatırımcılar ve devlet; dış finansal kaynaklara örnek gösterilebilir. Yeni işletmelerin büyümesinde bu kaynaklara ulaşım ve bunlardan faydalanma da önemlidir. Finansal kaynaklar sayesinde diğer kaynaklara da ulaşım sağlanabildiği için finansal kaynaklar, yeni işletmenin büyümesini ciddi biçimde etkiler (Lee, Lee ve Pennings, 2001). Örgütsel kaynaklar da yönetim, finans, pazarlama, hukuk ve teknik alana ait bilgilerden oluşmaktadır. Yönetim kaynakları; firma yönetimi ve büyümesi hakkında sahip olunan bilgi birikimidir. Yeni işletmelerde bu bilgi birikimi arzu edilen seviyede olmayabilir ancak kurucu bunun farkında olup bu konuda kendini geliştirdiği sürece büyüme olumlu etkilenmektedir (Gibb ve Davies, 1990). Firmanın kaynak bulması ve kaynaklara ulaşabilmesi de bir yönetim kaynağıdır ve yeni işletmelerin başarısı için önemlidir. Yeni işletme yöneticisinin ulaşması gereken en önemli kaynaklar; sermaye piyasaları, dağıtım kanalları, işgücü pazarı, tedarikçiler ve hammadde pazarı olarak sıralanabilir (Chrisman ve arkadaşları.,1999). İnsan kaynağı; firmanın sahip olduğu ve ulaşabildiği yeterli kalitede ve sayıda işgücü olarak tanımlanabilir. Yeni kurulmuş bir işletmede firma çalışanları örgütsel hedefleri gerçekleştirmede girişimciye destek olarak şirket büyümesine katkıda bulunurlar (Chandler ve Hanks, 1994). Ayrıca firmanın sahip olduğu makine, teknoloji gibi fiziksel kaynaklar da firmaların büyümesinde önemlidir. Araştırmacılar, tüm kaynaklar arasında yeni işletmelerin büyümesinde etkili iki kaynağı finansal ve insan kaynakları olarak belirtmektedirler (Lee, Lee, ve Pennings, 2001).

1.2.3. Coğrafi Konum

Firmanın kurulduğu ve/veya faaliyet gösterdiği coğrafi konum da işletmelerin büyümesinde etkilidir. Tedarikçilere ve müşterilere kolay ulaşımı sağlayan bir konum, küçük işletmelerin büyümesi açısından olumlu bir durum teşkil eder (Birley ve Westhead, 1990). Firmanın faaliyet gösterdiği bölgedeki müşterilerin sayısı kadar alım güçleri de önemlidir. Alım gücünün düşük olması o bölgenin ekonomik kalkınmışlığının da yetersiz olduğunu gösterdiğinden yeni işletmenin büyümesi önünde engel teşkil edebilir. Yeni kurulmuş küçük işletmelerin paydaşlarına kolaylıkla ulaşabildiği bölgelerde kurulması hayatta kalma ve büyüme fırsatlarını arttıracaktır. Bölgenin teknolojik gelişmişliği de yeni işletmeler için önemli bir unsurdur. Ayrıca bölgenin yeterli sayıda ve kalitede işgücüne sahip olması da küçük işletmelerin başarısı için önemlidir. Özellikle çok büyük ölçekteki firmaların faaliyet gösterdiği bölgelerde yeni işletmelerin ihtiyaç duydukları işgücüne ulaşmaları zor olabilir. Böyle bölgelerde kalifiye iş gücü büyük işletmelerde çalışmayı tercih edebilir (O’Farrell ve Hitchens, 1988). Ancak daha küçük bölgelerde de yeni kurulmuş işletme, taşeron bulmakta zorluk çekebilir ve her faaliyeti şirket içinde gerçekleştirmeye çalışabilir. Bu, küçük olmanın rekabetçi silahlarından biri olan uzmanlık kaybına yol açabilir (Birley ve Westhead, 1990).

1.2.4. Sektörel Unsurlar

Sektör yapısı, özellikle yeni kurulmuş küçük işletmeler için önem arz etmektedir. Sektörde bulunan fırsatlar ve kaynaklar, yeni kurulmuş işletmenin performansını dolayısıyla da hayatta kalmasını etkileyecektir (Chrisman ve arkadaşları, 1999). Sektör yapısı pazara giriş engellerini, müşteri ve tedarikçi sayısını ve gücünü, maliyet yapılarını ürün farklılaştırma seviyesini ve pazarın düzenini kapsamaktadır (Baum, 1995). Gardenne (1998) yeni işletmelerin başarısını etkileyen faktörlerin her sektörde farklılık gösterdiğini iddia etmektedir. Örneğin perakende sektöründe maliyet ve kalite, hizmet sektöründe çalışanlarla ilgili unsurlar ve üretim sektöründe rakipler ile ilgili faktörler yeni işletmelerin başarısını etkilemektedir. Porter (1980, 1985) sektör analizi için bir model önermiştir. Bu modele göre bir sektörde bu 5 unsur, firmalar tarafından dikkate alınmalı ve analiz edilmelidir. Bu 5 unsur; pazara giriş kolaylığı, müşterilerin pazarlık gücü, tedarikçilerin pazarlık gücü, ikame malların varlığı ve mevcut işletmeler arasındaki rekabetin yoğunluğudur. Küçük ve yeni işletmeler için bu unsurlardan en önemlisi mevcut işletmeler arasındaki rekabetin yoğunluğudur. Eğer sektörde çok güçlü rakipler var ise yeni işletme hayatta kalmakta zorlanabilir (Birley ve Westhead, 1990).

1.2.5. Örgüt yapısı ve sistemleri

Her yapıda ve büyüklükte işletmeler için örgüt yapısı; “Bir kuruluşta iş akışının, iletişim ve yetki ilişkilerinin düzenlenmesi” (Covin ve Slevin 1991, s.17) olarak tanımlanabilir. Organizasyon yapısı öncelikle iki boyut üzerinde odaklanmaktadır: birinci boyut, iş görevlerinin ve faaliyetlerin dağılımı olan iş bölümüdür ve ikinci boyut, standardizasyon ve resmileştirme seviyesi olan firmanın koordinasyon mekanizmalarıdır (Meijaard, Brand ve Mosselman, 2005). Bir örgütün yapısı; stratejinin geliştirilmesi ve uygulanması, işbölümü, işlevlerin koordinasyonu ve entegrasyonu ve bilgi akışı için önemlidir. Aynı zamanda örgüt yapısı ve sistemleri; yetki ve sorumluluk, formalleşme ve örgütsel karmaşıklığın tahsis edilmesini de etkiler. İşletmeler ilk kurulduğunda girişimci bir yapıya sahiptirler. Girişimci yapı, formalleşme ve uzmanlığın az olduğu üst düzey yönetici ve çalışanlardan oluşan yapıdır. Üst yönetici tüm aktiviteleri koordine ve kontrol eder (Minztberg, 1979). Firma kurulduktan sonra yeni çalışanların işe alınmaya başlamasıyla birlikte örgüt yapısının geliştirilmesi gerekmektedir. Bu, çalışanlar arasındaki sorumlulukların belirlenmesine ve aslında firma yapısının oluşum sürecine yönelik koordinasyon mekanizmalarının geliştirilmesine yol açmaktadır. Küçük firmada bu süreç, genellikle bilinçsiz ve acil kararlara dayanmaktadır (Meijaard, ve arkadaşları, 2005). İşletme büyüdükçe yapı da değişmektedir. En çok kullanılan örgüt yapısı sınıflandırması, Burns ve Stalker (1961) tarafından önerilen organik ve mekanik örgüt yapılarıdır. Organik yapılar; açık iletişim kanalları, serbest ve gayri resmi karar alma yetkisinin örgüt içine dağıtıldığı, esnek ve kolay uyum sağlayabilen yapılar olarak karakterize edilir. Diğer taraftan mekanik yapıları; sıkı kontrol, formalleşme, yapılandırılmış iletişim kanalları, daha hiyerarşik ve esnek olmayan bir yapıya vurgu yapmaktadır (Miles, Covin ve Heeley, 2000). Yalın ve esnek olarak tanımlanan organik yapıların firma büyümesine olumlu tesir ettiği araştırmacılar tarafından iddia edilmektedir (Siegel, Siegel ve Macmillan, 1993). Mekanik yapıların inovatif stratejileri engellerken organik yapılara sahip olan işletmelerin daha inovatif olduğu vurgulanmaktadır (Miller ve Friesen, 1982).

1.2.6. Strateji

Firmanın büyüklüğünden bağımsız olarak işletmelerin büyümesini etkileyen en önemli faktör şirketin uyguladığı stratejilerdir (Porter, 1980). Miles ve arkadaşları (2000, s.65) stratejiyi, bir firmanın faaliyette bulunduğu sektör içinde hedeflerine ulaşma ve rekabet etme usulleri olarak tanımlamaktadır. Stratejik seçenek olarak Porter’ın (1980) rekabetçi stratejileri incelenebilir. Ayrıca “Girişimcilik Yönelimi” de yeni kurulmuş işletmeler için başarıya götüren stratejik seçenekler olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bir önceki bölümde de ayrıntılı bir şekilde değinildiği üzere Porter (1980) firmaların rekabet avantajı sağlamak için 3 strateji uyguladıklarını vurgulamaktadır. Bu stratejiler maliyet liderliği, farklılaştırma ve odaklanma olarak adlandırılmaktadır. Maliyet liderliği stratejisi, firmanın ürünlerini ve/veya hizmetlerini rakiplerine kıyasla daha düşük maliyetle üretmesi olarak tanımlanmaktadır. Bu stratejide firma kaliteyi veya inovasyonu göz ardı etmez fakat odağı, rakiplerinden daha düşük maliyetle üretmektir. Bu stratejinin temel odağı, maliyet kontrolü ve üretim faaliyetlerinin verimlilik üzerine tasarlanmasını gerekli kılmaktadır. Katı kontrol mekanizmaları ile firma yüksek kâr elde edebilir (Miller ve Friesen, 1986). Farklılaştırma stratejisinde ise firma müşterilerine inovasyon, kalite ve/ veya tasarım açısından rakiplerden farklı ve benzersiz ürün ve/veya hizmetler sunmayı hedeflenmektedir. Bu benzersizlik firmaya sektör ortalamasını üzerinde fiyatlar belirleme imkânı sunmaktadır. Ürün/ hizmetlerin benzersizliği; tasarım veya marka imajı yaratmak, yenilikçi teknoloji ve/veya üstün bir müşteri hizmeti sunmak gibi yollarla sağlanabilmektedir. Farklılaştırma stratejisinin temel amacı, müşteri sadakati yaratmak ve bu yolla satışları arttırmaktır. Farklılaştırma stratejisi özellikle araştırma geliştirme ve pazarlama faaliyetlerine yoğunluk vermeyi gerektirir. Odaklanma stratejileri ise maliyet liderliğini veya farklılaştırma stratejilerini belirli bir bölgeye veya müşteri kitlesine uygulanmasıdır. Yeni kurulmuş işletmeler için tavsiye edilen, farklılaştırmada odaklanma stratejisidir. Diğer bir ifade ile inovasyon ve/veya yüksek kaliteyi ön plana çıkaran belirlenmiş bir pazara odaklanmış bir strateji, yeni kurulmuş ve kısıtlı kaynaklara sahip olan bir işletme için daha faydalıdır. Ayrıca farklılaştırma stratejisi için faydalı olan esnek ve çevik yapı da yeni işletmelerde doğal olarak bulunduğu için bu stratejiyi uygulamak yeni işletmeler için daha kolay olacaktır (Miller ve Toulouse, 1986).

Yeni işletmelerin doğasına daha uygun stratejik yaklaşımlardan biri de “Girişimcilik Yönelimi” olarak gösterilebilir. Girişimcilik yönelimi; firmanın süreçleri, uygulamaları ve karar verme faaliyetlerini pazardaki fırsatlardan faydalanmak üzere tasarlaması olarak tanımlanmaktadır (Lumpkin ve Dess, 1996). Girişimcilik yönelimi olan bir firmanın ürün ve pazar inovasyonu yaptığı, riskli hamlelerde bulunduğu, sektöründe “proaktif” yenilikler yaparak rakiplerinin önüne geçtiği vurgulanmaktadır (Miller, 1983). Girişimcilik yönelimi; genellikle inovasyon, risk alma ve proaktif olma öğeleri ile açıklanmaktadır (Covin ve Slevin, 1998;). İnovasyon boyutu Lumpkin ve Dess (1996, s. 142) tarafından “Bir firmanın yeni ürünlere, hizmetlere veya teknolojik süreçlere yol açabilecek yeni fikirler, yenilikler, deneyler ve yaratıcı süreçlere girme ve destek verme eğilimi” olarak anlatılmaktadır. Risk alma, girişimci davranışlar ile her zaman ilişkilendirilmiştir. Risk alma, Miller ve Friesen (1982) tarafından yöneticilerin başarısızlık maliyetleri çok yüksek olabilecek büyük ve riskli kaynak taahhütleri yapmaya istekli olmaları olarak tanımlanmıştır. Proaktif davranışlar, pazardaki fırsatları değerlendirme ile ilgilidir. Proaktif firmalar, insiyatif alıp pazardaki fırsatları değerlendirerek pazar lideri olurlar. Fırsat odaklı davranarak pazardaki hareketleri etkilerler ve hatta talep yaratırlar. Rekabetçi pazarlarda ilk hamleyi yapan firmalar proaktif firmalardır. Fırsat odaklı olmaya ek olarak deneme yanılma ve keşfetmek proaktif olmanın gereklilikleridir (Lumpkin ve Dess, 2001). İnovasyon ve proaktif olmak yeni işletmelerin performansını olumlu etkilemektedir. Risk alma davranışlarında ise hesaplanmış risk denebilecek belli bir seviyeye kadar alınan riskli kararların firma performansını olumlu etkilediği, bu seviyeden sonraki kararların zarar verdiği araştırmacılar tarafından ortaya konulmuştur. Özetle inovasyon, proaktif olma ve orta seviyede riskli kararların yeni işletmelerin performansını olumlu etkilediği söylenebilir.